Söz ve Eylemde Gündem – Mayıs 2012

Söz ve Eylem, Mayıs 2012 sayısıyla yayın hayatında birinci yılını geride bırakıyor. Ocak 2011’de bir grup olarak ortaya çıktığımızda, sınıf hareketinin içinde bulunduğu ideolojik savrulma ve örgütsel dağınıklıktan çıkışın ancak devrimci bir sınıf partisinin yaratılmasıyla mümkün olabileceği tespitinde bulunduk. Bu tespitin bir gereği olarak da önümüze enternasyonalist komünist partisinin yaratılmasını ivedi bir görev olarak koyduk. Mayıs 2012’de bu hedefin ideolojik-politik sorunlarını üstlenecek ve grup birliğimizi daha da güçlendirecek Söz ve Eylem dergisini çıkarmaya karar verdik.

Hem örgütsel yürüyüşümüzü başlatırken hem de ideolojik-politik müdahale aracı olarak Söz ve Eylem’i çıkarmaya karar verirken, durumumuzun, eksiklerimizin ve yetmezliklerimizin bilincindeydik. Bütün bu eksiklik ve yetmezliklere karşın hareket noktamız, “İşe başlamak için mükemmel koşulları bekleyen devrimciler, en kötü devrimcilerdir.” şiarı oldu. Bu şiarı eksiklik ve yetmezliklerimizin arkasına sığınmak, yapamadıklarımızı bunlarla açıklamak olarak değil, tersine, eksiklik ve yetmezliklerin ancak mücadele içinde aşılabileceği olarak anladık. Ancak anlamak yetmiyor. Gerekleri yerine getirilemeyen bir “anlamak”, hiçbir sorunu çözmediği gibi,sorunu daha da büyütüyor.

Bir yıl, politik mücadelede sağlam bir başlangıç  noktası yakalamak, merkezi disiplinli bir faaliyeti yürütmek için, uzun bir zaman değildir. Ama yine de mevcut durumumuzu kavramak için yeterlidir. Geride bıraktığımız bir yılı amatörlüğün damgasını vurduğu bir yıl olarak değerlendirmek yanlış olmaz. Hemen her şeyi bir anlamda el yordamıyla yürüttük.

Belki de en çok yayın organının çıkartılması sürecinde amatörlüğe boğulduk. Uzun bir süre teknik sorunlarla boğuştuk. Artık işi belli ölçüde rayına koymakla birlikte, bu alandaki eksik ve hatalarımızı tam olarak aşabilmiş değiliz. En önemlisi de önümüze koyduğumuz görevle yayın organı arasında sağlam bir bağ kuramadık, bir eylem planı oluşturamadık. Bu bir yılın siyasi gelişmelerini olabildiğince dergi sayfalarına yansıtmaya çalıştık. Ama aynı şeyi ideolojik ve örgütsel gündemimiz için yapabildiğimizi söylemek zor. Parti inşası görevinin programatik sorunlarına ise ancak 2. Konferans Kararları çerçevesinde bir başlangıç yapabildik. Bu kararların açımlanması, önümüzdeki dönemin önemli görevlerinden biri olarak duruyor.

Yayın organının kolektif örgütleyici olma işlevine gelince,bu alandaki durumumuzun daha bir iç açıcı olduğunu söyleyemeyiz. Salt yayının belirlenen örgüt ve kişilere ulaştırılmasını ön gören bir dağıtım faaliyeti ki bizim, düzenli olmasa da çoğunlukla yaptığımız budur, yayın organının kolektif örgütleyici olma işlevini yeterince kavrayamadığımızı gösterir.Yayın organını örgütsel faaliyetin temellerinden biri haline getirmek, ancak düzenli işleyen ve denetlenebilir, içinde okuma, çalışma v.b. grupların örgütlendiği, bir dağıtım ağının kurulmasıyla olanaklıdır. Böyle bir ağ aynı zamanda ideolojik etkiyi yaymanın ve farklı alanlarda örgütsel faaliyetin temeli olan örgüt birimleri oluşturmanın da yoludur.

Bu alanda diğer önemli bir sorun da  yayın organı ile örgütsel çalışma arasındaki bağın kurulamamış olmasıdır. Bugüne kadar yayın organına örgütsel alanın ihtiyaçlarına ilişkin bir öneri ve eleştirinin ulaşmamış olması bu durumu teyit ediyor. Yayın organıyla ilişkili bir muhabir ağının henüz kurulamaması, buna bağlı olarak yerel haber akışının sağlanamaması, sorunun bir başka boyutudur.

Bugün sınıf mücadelesinin içinde bulunduğu nesnel durum, örgütlenme faaliyetinin alan ve imkanlarını daraltıyor. Siyasi mücadeleden kopan işçi sınıfı ekonomik mücadeleyi de yürütemez durumda. Sosyalist-komünist hareketteki ideolojik savrulma ve örgütsel dağınıklık, azalmak bir yana, gittikçe büyüyor. Sınıf hareketi, ezilen ve sömürülen kitleler, burjuvazinin ekonomik, politik, ideolojik ve kültürel hegemonyasına hapsedilmiş durumda. Bırakalım burjuva devletin zor ve ideolojik aygıtlarının ezici gücünü, bu nesnel koşullar, her gün her saat burjuva ideolojisinin etki alanını büyütüyor.

Bu koşullarda sınıfın devrimci hareketinin örgütlenmesi sorunu, en başta devrimci kadronun örgütlenmesi sorunu olarak öne çıkıyor. Hem önümüze koyduğumuz işçi sınıfının Enternasyonalist Komünist Partisi’nin inşası hedefi  hem de sınıf hareketinin içinden geçtiği bu nesnel koşullar, sınıf hareketine devrimci bir müdahalede devrimci kadro sorunun önemini yüz kat daha artırıyor. Bizim kendi pratiğimiz de bu sorunun artık görmemezlikten gelinemeyeceğini gösteriyor.

Gelinen noktada devrimci mücadelenin biriken ve aşılması gereken sorunlarının- bir ayağı kapitalizmde bir ayağı sosyalizmde- devrimci mücadeleye kendi yaşam öncelikleriyle yaklaşan, kendi gücünü kendi eyleminde görmeyen, yapamadıklarını nesnellikle, yaptıklarını kendi yeteneğiyle açıklayan; bu haliyle mücadeleye yeni katılanların gelişmesinin engeli olan duyarsız ve konformist bir kadro tipolojisi ile aşılamayacağını görmemiz gerekiyor.

Sınıf mücadelesinin dünya çapında yeni bir döneme girdiği bugün, bu yeni dönemin sorunları ancak yeni bir kadro niteliğiyle, yaşamını devrimci mücadeleyle bütünleştiren, gücü kendi eyleminde gören; 1960’lı-70’li yılların devrimcileri gibi, mücadeleye fütursuz ve hesapsız atılan, kendi içinde uyumlu ve disiplinli bir kadro ile çözülebilir. Ancak böyle bir kadroya dayanan devrimci çaba, sınıf mücadelesine gerçek anlamda öncülük edecek; etkili, sürekli, merkezi,disiplinli ve demokratik bir parti yaratabilir, komünistlerin birliğini sağlayabilir.

Ancak böyle bir örgütte tartışma ve eleştiri dağıtıcı olmaktan çıkarak birleştirici ve geliştirici olabilir.