Şiddet, Sol İçi Mücadelede Bir Yöntem Olmaktan Çıkartılmalıdır

Türkiye sol hareketinde zaman zaman sol içi şiddete başvurulmuş ve bu konu solda hep tartışma konularından birisi olagelmiştir. Birçok örgüt öyle ya da böyle tarihinin bir döneminde bu şiddettin tarafı olmuştur. Yine bir çok örgüt yayınlarında ve bildirilerinde cilt cilt kitaplarda sol içi şiddeti mahkûm etmiştir. Fakat hep bir ama ile… çünkü kime sorsanız bu şiddetin mağdurudur, bu yüzden ciddi bir özeleştiri süreci işlememiştir.

Bir haftadır boyut değiştirerek devam eden Halk Cephesi-HDP çatışması bu tarihten azade değerlendirilemez. Her iki grupta yaptığı açıklamalarda birbirlerini suçlamış ve kendisinin mağdur olduğunu söylemiştir. Son söyleyeceğimizi başta söyleyelim yaşanan hiçbir olay bugün gelinen noktayı bir gencin ölümünü diğerinin hastanede can çekişmesini meşru kılamaz.

HDP yaptığı açıklamanın özeti şöyle; “Yapılan görüşmelerde gerilimin ortadan kalktığı ve sorunun çözüldüğünü düşünmüştük. Ancak görülüyor ki, tam da cumhurbaşkanı adayımız Selahattin Demirtaş’ın gecekondu yoksulları ve Alevilerle güçlü bağlar kurduğu bir süreçte birtakım devrimci kılıklı karanlık güçlerin devreye soktuğu proje başarıya ulaştı ve 14 yaşında bir genci aramızdan aldı. Bu kanlı provokasyonun fikir babaları ve uygulayıcıları yaptıkları ile ne kadar övünseler azdır!” dedi.

Halk Cephesi ise açıklamasında özetle şunları dile getirdi; “Düzenle barış yolunda hızla ilerleyen Kürt milliyetçileri oligarşiye rüştünü ispatlamak için devrimcilere saldırmaya devam ediyor.  29 Temmuz günü, Çayan, Okmeydanı, Gazi başta olmak üzere, İstanbul’un birçok mahallesinde Halk Cephelilere saldırdılar. Sola, devrimcilere saldırma geleneklerine bir yeni halka daha eklediler. Bu saldırı ilk olmadığı gibi gidişattan son olmayacağının da işaretlerini veriyor. Kürt milliyetçi hareketi, devrimcilere saldırmaya ve yalan söylemeye devam ediyor.

İçlerinde, Halk Cephelilerin cezalandırdığı torbacıların ve çetelerin de olduğu kalabalık bir güruhla yapılan bu saldırılarda pompalı tüfek, tabanca, demir çubuk, molotof, taş, sopa, balta, bıçak ve ses bombaları kullandılar. Bu saldırılarda bir Cepheli’nin ölmemesi sadece bir tesadüftür. Kitle katliamına dönüşmemesi ise tamamen Halk Cephelilerin sol içi şiddete karşı olan devrimci sorumluluklarıdır.”

Açıklamalarda her iki taraf da birbirini suçlayarak olayın sorumluluğunu topyekûn diğerine atma telaşına düştü. Ortada her iki tarafında içinde olduğu bir sorumsuzluk varken sorumluluğu üstlenen ve özeleştiri veren yine çıkmadı. Bu yaşananlar karşısında taraf olmama siyasetiyle Türkiye sol tarihinin kara lekesine uzaktan bakmamız  kadar bu olay öznelinde kimin haklı olduğunu araştırarak taraflardan birini suçlu ilan edip taraf olmamız da mümkün değildir. Çünkü bize göre bu ve başka olaylarda suçun kendisi sol içi mücadelenin ideolojik mücadele ötesine taşınmasıdır.

Yaşanan olayların kazandığı yeni boyut, tehlikenin boyutlarını ve bir an önce müdahale edilmesini, genel ve ortak bir tavrın alınmasını da zorunlu hale getirmiştir. Kaos ortamından yararlanan çeteler, mahallelerde saldırıya zemin bulmuş, bugün Gazi’de yaşanan olayda da IŞİD’le bağlantılı kişiler HDP’ye saldırmış, bir genç  ağır yaralanmıştır. Türkiye ve Ortadoğu siyasetinde kartlar yeniden karılırken ve solun bu süreçlerde esamesi  bile okunmazken, birbirlerine düşen bir görüntünün kamuoyuna yansıması bu kaos ortamını değerlendirmek isteyenlere uygun zemini yaratmış görünüyor.  Devletin bu zemini değerlendireceğinden kuşku duyulamaz.

Bu noktada kendine ilerici, demokrat, devrimci diyen her birey ve örgütün kendi kişisel ve örgütsel çıkarlarının işçi sınıfı ve halkın çıkarlarından daha önemli olmadığını anlaması gerekir. Bu türden çatışmaların ne o örgütlere ne de Türkiye sol hareketine katkısı olmayacaktır, aksine zararı vardır.

Burada her iki grubun tutumlarında da elbette eleştirilecek başka noktalar vardır. Taraflar soğukkanlılıkla hatalarına bakmayı becermek  ve hataları onarmak durumundadır. Bu, devrimciliğin abecesidir. Hatalarını kabullenmek  ve özeleştiri vermek devrimcileri küçültmez. Ancak bu noktaların hiçbiri çatışmanın zor kullanılması ve  silahlı biçime dönüşmesine  haklılık kazandıramaz. Ve hiç kimse tek taraflı açıklamalarla sorumluluğunu başkalarına devredemez.

İlk elden her iki grubun çatışmalara son vermesi, eleştiri kadar özeleştiri yapması ve bu çatışmanın tehlikeli bir biçimde kaşıdığı Alevi-Kürt kamplaşması dolayısıyla her iki kesimden de özür dilemesi gerekir.

Devrim ve demokrasi güçlerine yaraşan; düşman sınıfa karşı her yerde güç ve eylem birliği, şiddetten ve küfür dilinden uzak, ama çok açık yoldaşça  bir  tartışma ve derinlikli bir ideolojik mücadeledir. Burjuvazinin sola karşı uyguladığı yöntemleri sol içinde uygulamayı alışkınlık haline getiren çevrelerin ise –kendilerine ne ad verirlerse versinler- solda yeri ve yâri yoktur.

Söz ve Eylem