Sahte Düellonun Sahte Kahramanı – Murat Sağlam

kapak-kitap

Ortadoğu’da her bir emperyalist müdahaleye, Türkiye ile İsrail arasında sahte bir düello eşlik ediyor.

En son Mavi Marmara olayı ve buna ilişkin BM raporu bu sahte düelloyu iyice deşifre etti. BM raporuna öfkelenen Erdoğan yine esti gürledi. Raporun hemen ardından Türkiye alelacele İs- rail’e karşı “yaptırım paketini” açıkladı. Aslında Türkiye’nin ortaya koyduğu “tepki” hiçte alelacele bir tepki değildi, Türkiye raporun içeriğini bildiği gibi, İsrail de Türkiye’nin vereceği tep- kiyi önceden biliyordu. “Yaptırım paketinin” içeriği ve sonraki gelişmeler bu yargıyı doğruluyor.

Türkiye’nin “yaptırım” olarak açıkladığı önlemlere bakıldığında, bu önlemlerin bir kısmı- nın göstermelik olduğu, bir kısmının da, İsrail’i değil de bölgedeki İsrail karşıtı devletleri hedef aldığı anlaşılıyor. “Yaptırımlardan” biri olarak açıklanan askeri tatbikatların askıya alınması, bu son askı kararıyla üçüncü kez askıya alınmış oldu. Akdeniz’de seyrüseferin denetlenmesinin doğrudan Suriye’ye yönelik olduğu, Türkiye’nin Suriye’ye uygulanan ABD ambargosuna katılmasıyla daha da netleşti. İlişkilerin ikinci kâtip- lik düzeyine indirilmesi ise, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin, elçilikler aracılığıyla değil de gizli servisler aracılığıyla yürütüldüğünü bilenler açısından efelenme dışında hiçbir anlam ifade etmiyor.

Öyleyse bütün bu sahte düello niye ? Gazze’ye uygulanan ambargoyu delmek için yola çıkan Mavi Marmara, ambargoyu delmek bir yana, ambargoya uluslararası bir destek sağladı. Ambargonun “haklılığı” BM raporuyla onay- landı. Erdoğan Arap halklarına bu son ihanetini gizlemek için her zaman yaptığı gibi İsrail’e yüklendi. Herkes “ipteki cambaza bakarken” İsrail’in güvenliği için ABD erken uyarı sistemi – füze kalkanı – Malatya’ya yerleşiverdi. İsrail Erdoğan’ın ağız dolusu öfkesini bir anlamda sineye çekerek, ulaşmak istediği hedeflere Türkiye eliyle ulaştı.

Bu sahte düello ABD, Türkiye ve İsrail ara- sında bir işbölümüne dayandırılarak sürdürülüyor. Bu işbölümünde Obama, ABD ve Türk medyası Rasputin rolünü üstleniyor. Erdoğan’a dünya liderlik sıralamasında yüksek atlama re- korları kırdırılıyor. Şişirilen egosuyla İsrail’e verip veriştiriyor. Hızını alamıyor soluğu “dost” Arap ülkelerinde alıyor. İstihbarat örgütlerinin de desteğiyle mitingler düzenliyor. İsrail sineye çektiği zılgıtların karşılığında Gazze ablukasını onaylatıyor, güvenliğini garanti altına alıyor. ABD bir yandan Arap halklarındaki anti-ABD, anti- İsrail tepkileri Türkiye vasıtasıyla kontrol altına alırken, öte yandan kendi söyleyecekle- rini İsrail’in otoritesini kırmadan Türkiye’ye söyletiyor. Türkiye bölge halklarına karşı em- peryalist müdahale hazırlıklarını, Kürt halkına karşı inkâr ve imha politikasıyla birleştirerek sürdürüyor.

AKP hükümeti bu işbirliğinin sınır çizgile- rini ihlal etmemeye büyük bir özen gösteriyor. Öyle ki bir AKP’ li milletvekilinin İsrail’le eko- nomik ilişkilerin kesilmesi söylemini, sınır çiz- gilerinin aşılacağı endişesiyle anında tekzip etmek gereği duyuyor. Kürt halkı, Suriye ve İran halkları, bu sahte düellonun altındaki emperyalist saldırganlığa, inkâr ve imhaya karşı durur- ken, Türk ve Arap halklarının büyük bir çoğunluğu, Kıbrıs ve Yunanistan’ın da eklendiği bu sahte düelloyu kabaran milliyetçilik duygularıyla izliyor.

Çok eski bir atasözü yalancının mumunun yatsıya kadar yanacağını söyler. Bizim bugün buna ekleyeceğimiz, akşamla yatsı arasındaki sürenin hızla kısaldığıdır.