1 – Müdahalenin Teorik ve Tarihsel Arka Plan
Lenin’in, Rusya’da Sosyal-demokrat hareket içinde süren tartışmalara ve işçi hareketindeki dağınıklığa müdahalesine girmeden önce, kısaca bu müdahalenin teorik ve tarihsel arka planına değinmek gerekiyor.
Hiç şüphesiz Lenin’in müdahalesinin teorik arka planında bilimsel komünizm öğretisi vardı. Marx ve Engels’in ismiyle özdeşleşen, sınıf mücadelesi içinden kopup gelen bu teori, sadece tarihsel sürecin tutarlı bir açıklamasını sunmakla kalmıyor, aynı zamanda proletaryanın konumu ve komünistlerin görevlerini de aydınlatıyordu. Bu teori kapitalizmden komünizme geçiş sürecinin en temel kavramları olan devrim, parti, devlet, proletarya diktatörlüğü ve proletarya enternasyonalizmi konusunda Lenin’e üzerinde hareket edebileceği sağlam bir zemin sunuyordu.
Lenin, Marx ve Engels’ten devraldığı teorinin sadece sadık bir izleyicisi olmadı, onu gerçek anlamda bir eylem kılavuzu olarak kullanıp geliştirdi. Özellikle 1890’ların başında Marksizme saldırının ana hedefi olan iki alanda – devrim ve parti teorisi alanında – Marksizme önemli katkılar yaptı, başka bir deyişle, ona hayatiyet kazandırdı.
Bu teorik arka planın yanında, 1848 – 49 devrimleri ile Paris Komünü deneyimi ve Rusya’da Narodnik hareketin devrimci deneyimi, Lenin’in müdahalesinin tarihsel arka planını oluşturdu.
Marx ve Engels, 1848 – 49 devrimlerinden yukarda ayrıntılı olarak değinilen önemli sonuçlar çıkardılar. Bu sonuçlar: 1-Kapitalizmin işçi sınıfı tarafından ve zora dayalı bir devrim olmadan yıkılamayacağı, 2- proletaryanın, devrimci rolünü ancak kendisini de devrimcileştirecek devrimci bağımsız bir parti öncülüğünde oynayabileceği, ki bu, onların daha önce Manifesto’da açıkladıkları görüşün bir teyidiydi, 3-proletarya ile burjuvazi arasındaki çatışmanın tarihe yön veren temel çatışma olduğu, proletaryadan korkması nedeniyle burjuvaziden, kendi devriminde dahi ilerici bir rol beklenemeyeceği, başka bir deyişle burjuva demokratik devrimler döneminin, proletaryanın tarih sahnesine çıkmasıyla birlikte sona erdiği, 4-proletarya gelecekte yeniden burjuvazinin yedeği rolünü üstlenmeyecekse, devrimdeki şiarının sürekli devrim olması gerektiği ve son olarak işçi sınıfının ancak proletarya diktatörlüğü biçiminde egemen bir sınıf olarak örgütlenerek burjuvaziyi kesin olarak altedebileceği ve sınıfsız topluma bu şekilde yürüyebileceğidir.
Lenin Rusya’ya ilişkin devrim stratejisini bu deneyimden yararlanarak geliştirdi. Özellikle Marx ve Engels’in 1848 devrimlerini değerlendirdikleri “Merkez Örgütünün Birliğe Mart 1850 tarihli çağrısı”nda ortaya koydukları gerçekleri- burjuvazinin işçi sınıfına karşı feodal gericilikle ittifaka yönelmesi ve kendi devrimine yüz çevirerek gericileşmesi- dikkate alarak Rusya’da otokrasiye karşı mücadele ile kapitalizme karşı mücadelenin birleştirilmesi gerektiğini öne sürdü. Böylece birbirini izleyen ardışık iki ayrı (burjuva demokratik devrim ve proleter devrim) devrimi, proletaryanın öncülüğü ve hegomonyası kavramlarıyla birbirine bağlayarak, politik ve toplumsal devrimi tek bir devrimci süreç olarak formüle etti.
Lenin’in müdahalesinin tarihsel arka planındaki ikinci önemli deneyim ise Paris Komünü’dür. Komün, proletarya diktatörlüğünün somut bir biçimi olarak sınıf mücadelesinde yerini aldı. Ancak Komün’ün küçük burjuva ögelerden arınmış merkezi bir yönetime, partiye sahip olamaması, onun en büyük eksiği idi ve bu eksik Komün’ün yenilgisinin de başlıca nedeni oldu.
Lenin, Marx ve Engels’in proletarya diktatörlüğü ile devrim ve parti teorisi arasında kurduğu bu ilişkiyi geliştirdi; proletarya diktatörlüğü merkezi kavramı etrafında amaç, hedef ve araç ilişkisini kurdu. Buradan hareketle örgüt biçimi, örgütün niteliği, parti ile sınıf arasındaki ilişki ve mücadele biçim ve yöntemleri sorununu çözümledi.
Lenin’in, parti teorisini geliştirirken önem verdiği diğer bir deneyim de Rusya’da Narodnik hareketin örgütsel alanda yarattığı deneyim oldu. Lenin Narodnik hareketi teorik olarak, ütopist ve hatta gerici olarak nitelendirirken, bu hareketin taşıdığı devrimci mücadele ruhuna ve oluşturduğu örgütsel deneyime devrimci bir temelde yaklaştı.
“Ekonomistler”in, Iskra’yı, Narodnik gelenekten gelen “Halkın İradesi” partisinin yayın organı olmakla suçlamalarına, Lenin Ne Yapmalı ’da şu cevabı verdi: “ Bizim ülkemizde devrimci hareketin tarihi öyle kötü biliniyor ki Çarlığa karşı kararlı bir savaş ilan eden merkezileştirilmiş bir savaş örgütü yönündeki her düşünce “Halkın İradesi” düşüncesi olarak adlandırılıyor. Oysa yetmişli yılların devrimcilerinin kurdukları ve hepimize örnek olması gereken örgüt “Halkın İradesi” grubu tarafından değil, “Toprak ve Özgürlük” hareketi taraftarlarınca oluşturuldu…. Gerçekten ciddi bir mücadeleye girişmeyi düşünen hiçbir devrimci akım, böyle bir örgüt olmadan yapamaz…Marksizmi hiç anlamayanlar (…) kendiliğinden proleter kitle hareketinin oluşumunun bizi, “Halkın İradesi” nin sahip olduğu kadar iyi,hatta çok daha iyi bir devrimci örgüt kurma görevinden kurtardığını düşünebilirler.” (Lenin, Seçme Eserler, cilt: II, İnter Yay. s.154)
2 – Teorik, Politik ve Örgütsel Müdahale
Engels’in, “Almanya’da Burjuva Demokratik Devrim”in önsözünde ‘Alman işçilerinin öteki Avrupa işçilerine göre başlıca iki üstünlüğünden biri olarak söz ettiği Almanların işçi hareketine, zaman bakımından, en son katılmış olmalarından dolayı İngiliz ve Fransız işçilerinin yanılgılarından kaçınabilme imkânına sahip olmaları, Avrupa’da sınıf mücadelesine sonradan katılan Rus işçi sınıfı için bir kat daha geçerlidir. Rus işçi sınıfının Alman işçi sınıfına göre üstünlüğü, onların aynı zamanda Alman işçi sınıfının yanılgılarından da kurtulabilme avantajına sahip olmalarıydı.
Lenin ve Bolşevikler, kendilerinden önceki bu teorik tarihsel birikimi sadece Rusya koşullarına uygulayarak kaçınabilinecek hatalardan ve yanılgılardan sıyrılmakla kalmadı, aynı zamanda bu birikime teorik bir derinlik de kazandırdı. Rusya’da işçi hareketini “dağınıklık ve yalpalama” döneminden alarak devrime taşıdı. Bu süreç, aynı zamanda, Marksist teorinin devrimin güncelliği koşullarında geliştirilerek zenginleştirilmesidir de.
Lenin’in Rus Sosyal Demokrat Hareketine müdahalesini yine Lenin’in bu mücadelenin gelişimini ele alışı üzerinden izleyebiliriz.
Lenin, Rusya’da sosyal demokrat hareketin Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisinin İkinci Kongresine kadar olan gelişimini üç döneme ayırır: “Birinci dönem 1884’ten 1894’e kadar yaklaşık on yılı kapsar. Bu dönem sosyal demokrasinin teori ve programının oluştuğu ve sağlamlaştığı dönemdi. Rusya’da bu yeni eğilimin taraftarları parmakla sayılacak kadar azdı. Sosyal demokrasi, işçi hareketi olmadan varlığını sürdürüyor ve politik olarak gelişmenin embriyonal sürecini yaşıyordu.”
Bu ilk dönemde Rusya’da sınıf hareketinin genel durumu, işçi sınıfının oluşmaya ve gelişmeye başladığı hemen her ülkedeki durumun bir benzeriydi. İşçi sınıfı yeni yeni oluşmaya ve gelişmeye başlamıştı; ne kendi içinde- ekonomik anlamda da olsa- güçlü bir birliğe, ne de toplumsal bir etkiye sahipti. Hareket daha çok aydınların ve öğrencilerin oluşturduğu küçük grupların ( Emeğin Kurtuluşu grubu, Blagoev grubu, Tochisky çevresi, Bruşnev grubu v.b) etkinliğinde yürüyordu. Sınıf bağlarının zayıflığı, yerellik ve amatörlük, bu grupların en önemli zaaflarıydı ve bu yüzden de polis baskınlarına dayanamayıp dağılıyorlardı.
Bu dönemin şekillenmesinde Plehanov’ un yurtdışında kurduğu “Emeğin Kurtuluşu” grubu önemli bir rol üstlendi. Bu grup Rusya’da ortaya çıkan Marksist çevreler için hem teorik, hem de politik bir çekim merkezi oldu. Marksist düşünceyle tanışan hemen her çevre “Emeğin Kurtuluşu” grubuyla bağlantı kurmaya çalıştı. Ancak “Emeğin Kurtuluşu”nun bu çevreler üzerindeki etkisi, teorik etkinin ötesine geçemedi.
“ İkinci dönem, 1894’ten 1898’e kadar üç – dört yılı kapsar. Bu dönemde Sosyal Demokrasi, bir toplumsal hareket ve politik parti olarak sahnede görünür.”
RSDİP, Rusya’da işçi sınıfının güçlendiği ve toplumsal alanda etkisini duyurmaya başladığı bir dönemde kuruldu. 1896’da St.Petersburg’da başlayan grev dalgası, bütün Rusya’yı etkisi altına alarak yayıldı. Grev dalgası sınıf içinde ve toplumda yeni bir hareketlenmeye yol açtı. Grevler, bir yandan Rusya’daki Narodnik hareketi teorik ve siyasal olarak sarsarken, öte yandan sosyal demokrasinin önünü açtı. Sosyal demokrasi ile işçi sınıfı arasındaki bağ, zayıf da olsa kurulmaya başlandı. RSDİP bu teorik ve politik birikim üzerinde, 1898’de Minsk’te yaptığı kongreyle kuruldu. Kongreye Petersburg, Kiev sosyal demokratlarını, Raboçaya Gazeta ve Yahudi Bund grubunu temsilen dokuz delege katıldı. Kongre Struve’nin** hazırladığı program niteliğindeki manifestoyu onayladı ve üç kişilik parti merkez komitesini seçerek dağıldı. Kuruluştan hemen sonra bütün MK üyeleri ve kongre delegelerinin sekizi tutuklanınca, partinin merkezi örgütsel varlığı da sonlandı. Partiden geriye bir tek “manifesto” kaldı. (Tutuklanmayan tek delege St.Petersburg İşçi Sınıfı Mücadele Birliği adına kongreye katılan Radçhenko’ydu.)
Hareket yeniden bir ideolojik savrulma ve örgütsel dağılma dönemine girdi. İşçi hareketinin, 1896 grevlerinden aldığı güçle gelişmesini sürdürdüğü bir dönemde sosyal demokrasinin içine düştüğü bu durum hareketteki sorunun sadece politik güçsüzlük değil, ideolojik ve örgütsel bir sorun olduğunu ortaya koyuyordu.
Lenin, 1898’de RSDİP’in kuruluşuyla başlattığı üçüncü dönemi, ise “dağınıklık, parçalanma, yalpalamalar” dönemi, olarak nitelendirir, Ve devam deder; “Buluğ çağındaki insanların sesleri çatallaşır. Bu dönemde Rus sosyal demokrasisinin sesi çatallaşmaya, yanlış tonlar vermeye başladı….. fakat parçalanan ve gerileyen sadece önderlerdi; hareketin kendisi sürekli büyüyor, büyük ilerlemeler kaydediyordu.” (Lenin, Seçme Eserler, cilt: II, İnter Yay, s.191-192 )
Rus sosyal demokrasisinin biçimlenme dönemi olan bu üç dönem aynı zamanda Rusya’da yeni yeni yaygınlaşmakta ve güçlenmekte olan Marksizm’le burjuva ve küçük burjuva sosyalizmi arasında bir ideolojik mücadele dönemidir. Lenin 1884-1903’ü kapsayan bu dönemde üç farklı gruba karşı mücadele yürüttü.
Lenin’in Rus devrimine ilk müdahalesi , Narodnizmin eleştirisiyle başladı. İlk eleştiri metnini kendisi de bir Narodnik olan ağabeyi Aleksandr’ın Çara suikast girişiminden yakalanıp idam edilmesinden sonra kaleme aldı. 1879’da “Bir Sosyal Demokratla Bir Populistin Arasındaki Tartışma” adlı broşürle başlattığı Narodnizm eleştirisini, 1894’te “Halkın Dostları Kimlerdir ve Sosyal Demokratlarla Nasıl Savaşırlar” adlı kitabıyla noktaladı. Butün bir külliyatla Rusya’da kapitalizmin gelişmesinin kaçınılmazlığını, köylülüğün kaçınılamaz dağılışını göstererek Narodnizmin teorik dayanaklarının çürüklüğünü ortaya koydu.
Yukarda da belirtildiği gibi Narodnizme karşı ilk mücadeleyi bu hareketten ayrılarak 1883’de “Emeğin Kurtuluşu” grubunu kuran Plehanov başlattmıştı. Ancak, Lenin’in Narodnizme karşı mücadelesi, Plehanov’un mücadelesinden hem biçim hem de içerik yönünden oldukça farklıydı. Bu farklılığın anlamı ve önemi daha sonra, Lenin ile Plehanov’un yollarının ayrılmasından sonra ortaya çıkacaktı. Lenin, Plehanov gibi Narodnizmin dayandığı teorik temellere karşı sert bir saldırı yöneltirken, öte yandan ondan farklı olarak Narodnizmin sahip olduğu devrimci mücadele ruhunu ve örgüt geleneğini son derece önemsiyordu.Lenin’e göre “Narodnik örgütsel normlara” ve” Narodnik devrimci ruha” sahip olmadan devrimci bir parti yaratılamazdı.
Lenin ikinci mücadeleyi Narodnizmin etkisizleşmesinin ardından Sosyal Demokrat Harekette güç kazanan “Legal Marksizm’e” karşı yürüttü. 1890’lı yıllarda Narodnizme karşı yürütülen mücadele çerçevesinde Legal Marksistler’le* Sosyal-demokratlar arasında geçici bir “ittifak” oluştu. Bu “ittifakın” temelini Rusya’da kapitalist gelişmenin kaçınılmaz olduğu yolundaki ortak görüş oluşturuyordu. Bunun ötesine geçildiğinde Legal Marksistler’le Sosyal-demokratlar tamamen karşı karşıyaydı. Sosyal – demokrasi, Rusya’da kapitalizmin kaçınılmaz gelişmesinden gelmekte olan devrimin ana toplumsal dayanağının proletarya olması ve iktidara proletaryanın yerleşmesi gerektiği sonucunu çıkarırken, Legal Marksistler bu aynı gelişmede burjuvazinin iktidarını görüyorlardı. Lenin’in deyişiyle legal Marksistler, “Narodnizm’den kopmayı, bizim durumumuzda olduğu gibi, küçük burjuva – ya da köylü – sosyalizminden proleter sosyalizmine bir geçiş değil, burjuva liberalizmine geçiş olarak anlayan burjuva demokratlardı.” (Aktaran H.E.Carr, Bolşevik Devrimi, Metis Yay. cilt I, s.21)
Legal Marksistler’le Sosyal-demokrasi arasındaki fiili olarak oluşan bu ittifak fazla uzun sürmedi. Rusya’da kapitalist gelişme Narodnik hareketin gerilemesine ve parçalanmasına yol açarken, devrimci sürecin gelişimi de Legal Marksistler’le olan ittifakı parçaladı. 1900’lerin başında bu hareket Kadet Partisi adını alarak işçi hareketinin karşı cephesindeki yerini aldı.
Lenin, üçüncü mücadeleyi 1900’ların başında sosyal – demokrat kimliği kullanmakla birlikte aslında Legal Marksistlerin görüşlerinin devamcısı olan “Ekonomistlere” karşı verdi. Ekonomistlerin görüşleri Legal Marksistlerin görüşlerinden pek farklı değildi.Ekonomik mücadele ile siyasal mücadele arasında kesin sınır çizgileri çekilmesini talep eden Ekonomistler, işçilerin ekonomik mücadeleyle yetinmesi gerektiğini, siyasi mücadelenin ise aydın ve burjuva libarellerin işi olduğunu ileri sürüyorlardı. Ekonomistlerin bu görüşleri daha sonra başka bir tarzda Menşevikler tarafından devam ettirildi. Yalnız Lenin’in sınıf mücadelesini sendikal mücadele düzeyine düşüren bu gruba karşı verdiği mücadele daha önceki iki gruba karşı verdiği mücadeleden biçim ve içerik olarak oldukça farklıydı. Sosyal –demokrat hareket içinde bir fraksiyon olarak ortaya çıkan Ekonomistlere karşı mücadele, zorunlu olarak sınıf mücadelesinin bütün alanlarına yayılan ideolojik, politik ve örgütsel bir mücadele olarak sürdürüldü.
Özünde Rus devriminin niteliği ve kapsamı konusunda sürdürülen bu tartışma, her ne kadar Legal Marksistlerle Sosyal Demokratlar arasında bir tartışma olarak ortaya çıkmış olsa da, daha sonra Sosyal Demokrat Hareketin bütün bir tarihine damgasını vurmuş ve bu hareket içinde derin ayrılıklara yol açmıştır.
Rusya’da gelişmekte olan devrimin burjuva demokratik bir içeriğe sahip olduğu çeşitli siyasal partiler tarafından tartışmasız kabul görüyordu. Tartışma ve farklılaşma, farklı sınıfların bu devrimdeki rolü konusundaydı. Liberal burjuvazi (“Legal Marksist”ler), devrimin burjuva demokratik içeriğinde kendi iktidarlarını görüyorlardı ve onun için mücadele ediyorlardı. Sosyal demokrat harekette ise bu konuda fikir birliği yoktu. “Ekonomistler” burjuva liberallerle aynı düşüncedeydi. Devrimin burjuva içeriğinden kalkarak iktidarı alma sırasının burjuvazide olması gerektiğini, Sosyal Demokrasiye düşen görevin de burjuva liberalleri desteklemek olduğunu savunuyorlardı. Bolşevik-Menşevik ayrılığından sonra Menşevikler de “Ekonomistlerin” görüşünü benimsediler. Aradaki fark ise Menşeviklerin, Sosyal Demokrasiye, “aşırı muhalefet partisi” rolü biçmeleriydi. Bir tek Lenin ve Bolşevikler Sosyal Demokrasinin başlangıçtan beri savunduğu tezi geliştirerek savundular. Lenin, ekonomik alanda kapitalist ilişkilerin adım adım feodal ilişkilerin yerini almasına, siyasal alanda bu iki sınıf arasında bir uzlaşma ve işçi sınıfına karşı ortak hareket temelinde bir gericiliğin eşlik ettiğinden hareketle, demokratik devrimde işçi sınıfının öncü rolü üstlenmesi gerektiğini; bunun hem demokratik devrimin zaferi, hem de bu devrimin kesintisiz gelişmesinin zorunlu koşulu olduğunu ileri sürerek Bolşeviklerin konuya yaklaşımını net bir biçimde ortaya koydu. “Bütün halkın başında ve özellikle köylülerin başında, eksiksiz özgürlük için, tutarlı bir demokratik devrim için, bir cumhuriyet için! Bütün emekçilerin ve sömürülenlerin başında sosyalizm için! Devrimci proletaryanın pratikteki politikası işte bu olmalıdır, devrim sırasında işçi partisinin attığı her pratik adımın, her taktik sorunun çözümünü kucaklayan ve belirleyen sınıf sloganı işte budur.” (Lenin, Sosyal Demokrasinin Demokratik Devrimde İki Taktiği Sol Yay., s.128)
Lenin’in Rus Sosyal Demokrat hareketine müdahalesinin özünü ve devrimci sonuçlarını kavrayabilmek için Lenin’in Rusya’da sosyal demokrasinin “sesinin çatallaştığı” dönem olarak betimlediği döneme daha yakından bakmamız gerekiyor.
Lenin’in Rusya’da sürmekte olan devrimci mücadeleye asıl müdahalesi ikinci döneme rastlar. 1883’te Lenin St. Petersburg’a yerleşti ve 1895sonunda tutuklanana kadar mücadelesini burada sürdürdü. Lenin’in Peterburg’a yerleştiği dönem, birbiriyle ilintisiz ve düzensiz bir biçimde faaliyet gösteren sosyal demokrat grupların – ki bu grupların çoğunluğu adın ve öğrenciler tarafından oluşturulmuştu- ajitasyon ve propaganda yürütmek üzere işçi sınıfına yöneldiği bir dönemdi. Bu gruplarla ilişkiye geçen Lenin 1895’te bir grup yoldaşıyla (Martov, Patresov, Krupskaya) birlikte “ İşçi Sınıfının Kurtuluşu İçin Mücadele Birliği”ni kurdu; kısa bir süre sonra tutuklanarak hapishaneye, oradan da Sibirya’ya sürüldü. Petersburg’da kısa süren bu faaliyeti onda Ne Yapmalı fikrinin olgunlaşmasında önemli bir rol oynadı.
Sibirya’da sürgünde kaldığı dönem boyunca Narodnizme ve “Legal Marksizme” karşı mücadelesini sürdürdü. Sürgünde yazdığı “Rusya’da Kapitalizmin Gelişmesi” kitabı ile Rus sosyal demokrasisinin programatik temellerini attı. “Sosyal Demokratların Görevleri” adlı makalesinde ise Lenin ilk kez Rus sosyal demokrasisinin ideolojik-politik ve örgütsel birliğinin oluşması için bir plan ortaya koydu.
Bir yandan 1890’lı yılların sonunda Almanya’da, ASDP’nin içinde parlamenter ve sendikal mücadele yoluyla elde edilen başarının abartılması ve bunun Bernstein tarafından devrimci teori ve devrimci örgütten kaçışın bir aracı olarak kullanılıp, Sosyal Demokrat harekette uluslararası bir bölünmenin kapısı açılırken, Rusyada ise süreç başka bir gelişme yolu izleyerek aynı sonuca varıyordu.
Yüzyılın başında Rus Sosyal Demokrat Hareket bir gerileme ve dağılma dönemine girerken, işçi sınıfının ekonomik mücadelesi özellikle tüm Rusya’yı sarsan 1896 grevlerinin ardından büyümesini ve eylemliliğini sürdürüyordü. Siyasal mücadele gerilerken pratik mücadelenin (ekonomik mücadele) öne çıkması, o güne kadar mücadeleyi sürdüren sosyal –demokrat gruplar içinde yeni bir eğilimin yeşermesine yol açmıştı. Özellikle siyasal faaliyet yürüten grupların merkezi eylem olanağını kaybederek yerelleşmesi, aydın ve öğrencilerden oluşan yerel grupların sınıf içindeki çalışmalarını ağırlıklı olarak ekonomik ajitasyon ve propagandaya dayandırmaları, amaçlı ve planlı çalışma yerine “nerede olanaklı ise” orada kendiliğinden bir tarzda çalışmanın yaygınlaşması, dağınık ve amatörce yürüyen çalışmanın sık sık polis operasyonlarıyla kesintiye uğraması ve bunlara eşlik eden, teoriden ve devrimci politikadan uzaklaşma, ekonomik mücadelenin neredeyse tek mücadele biçimi haline getirilmesi Rusya’da ekonomizmin gelişmesinin maddi zeminini oluşturdu.
Bu maddi zemin üzerinde ekonomizm ilk olarak Credo** ile ortaya çıktı. 1898 de ilk kongresini toplayan RSDİP’ in dağılmasından sonra bir grup sosyal demokratın kaleme aldığı Credo, Almanya’da ortaya çıkan Bernstein’cılığın Rusya versiyonuydu. Yani “çatallaşan” sadece Rus Sosyal-Demokrasisinin sesi değildi; Avrupa Sosyal- Demokrasisinin sesi de çatallaşmıştı..
Credo, Berstein’ın revizyonizmi ile Rus aydınlarının siyasal mücadeleden kaçışının tam bir uyuşması oldu. Credo yazarlarına göre kitleler “ekonomik mücadele içinde örgütlenmeyi öğrendikçe …Rusya koşullarına en uygun örgütlenmeyi veye örgütlenmeleri yaratacaktır.” Her türlü yasadışı örgütlenmeyi gereksiz bulan Credo, “Rus Marksistinin yapması gereken nedir ?” sorusunu “Bağımsız bir siyasi işçi partisi lafları, yabancı hedefleri bizim toprağımıza aşılama faaliyetlerinin ürününden öteye bir şey değildir” diye cevaplıyor ve yapılması gerekenin “ proletaryanın ekonomik mücadelesine, onu destekleme anlamında katılım ve liberal muhalefet hareketine katılım” olması gerektiğini ileri suruyordu. ( ayrıntılı bilgi için; Lenin, Seçme Eserler, İnter Yay., cilt I, s.504)
Credo, Lenin’in eline Sibirya’da sürgündeyken geçti, Credo’ya karşı “Rus Sosyal Demokratlarının Bir Protestosu” nu (Ağustos 1899) yazarak cevap verdi. Lenin’in yazısı kısa sürede sürgündeki Sosyal Demokratların eline ulaştı. Bu protesto, Sosyal Demokrat Hareketin sürgündeki onyedi temsilcisi tarafından onaylandı. Böylece Lenin, ekonomizme karşı kazandığı ideolojik zaferle birlikte Rus sosyal demokrat hareketin birliği yolunda ilk adımı da atmış oldu.
Lenin’e göre Alman revizyonizminin Rus işçi hareketini de etkisi altına alarak bütün Avrupa işçi hareketinde bir bölünmenin kapısını açması tesadüf değildi. “Avrupa İşçi Hareketi İçindeki Ayrılıklar” adlı makalesinde sosyal-demokrat ( komünist) hareket içinde ortaya çıkan bu bölünmenin nedenlerinin işçi hareketinin içinden geçtiği koşullarda aranması gerektiğini belirterek, bu nedenleri şöyle sıraladı: “Birincisi, işçi hareketinin büyümesi ve harekete katılan yeni kitlelerin eski yanılsama ve önyargılarını harekete taşıması; ikincisi, kapitalist gelişmenin, bir yandan işçileri birleştirip, örgütleyip disiplin altına sokarken, öte yandan onları bölüp yoksullaştırarak kendi gerçekliğine yabancılaştırmasıdır. Bu durum, işçi hareketi içinde kapitalizmin, tek yanlı kavranmasına, şu ya da bu yanının abartılmasına yol açar. Bu tek yanlılık ve abartı, işçi hareketinde farklı eğilimlerin ortaya çıkmasının maddi koşulunu oluşturur. Üçüncüsü, bizzat burjuvazinin işçi hareketine karşı izlediği taktikten kaynaklanır. Burjuvazinin baskı yönteminden reform yöntemine her geçişi ya da tersi, işçi hareketi içinde ciddi çalkantılara yol açar. Dördüncüsü, işçi hareketinin geniş bir küçük burjuva ve köylü kitlesiyle çevrili olmasının hareket üzerinde yarattığı baskıdır. Bunlara bir de burjuvazi tarafından beslenen işçi aristokrasisi eklendiğinde, 1900’lerin başında Marksist harekette ortaya çıkan ve uluslararası bir karakter kazanan bölünmenin tesadüfi olmadığı, bizzat “çelişkiler içinde ve çelişkiler yoluyla” gelişen sürecin diyalektik karakterinin bir ürünü olduğu anlaşılır. Komünist hareket içindeki bölünmelerin genellikle kapitalizmin hızlı gelişme dönemlerinde ortaya çıkışının neredeyse bir kural haline gelmesinin maddi temeli de, gelişmenin bu diyalektik karakterinde aranmalıdır.” (Lenin, Marx – Engels – Marksizm, Sol Yay., s.290 – 296)
Öte yandan Lenin Bernsteincılık ve onun çeşitli ülkelerdeki versiyonlarını sadece eleştirmekle yetinmedi. 20. Yüzyılın başında Kapitalizmde ortaya çıkan değişimleri irdeleyerek bu gelişmenin barındırdığı zorlukların yanında işçi sınıfının önünde yeni ufuklar açtığının altını çizdi.
Kapitalizmin emperyalist aşamasının devrimci bir tahlilini yapan Lenin, bundan Bernstein’ın ulaştığı sonuçlardan tam zıt sonuçlara ulaştı. Kapitalizmin emperyalizm aşamasıyla birlikte mali sermayenin egemenliğinin pekiştiği, sanayide tekelleşme, yoğunlaşma ve merkezileşmeye siyasette yoğunlaşma ve merkezileşmenin eşlik ettiği, burjuva egemenlik aracı olan devletin gericileşerek merkezileştiği, kapitalist gelişmeye paralel olarak toplumda proleterleşme ve yoksullaşma sürecinin hızlandığı, tekellerin burjuvazi içindeki rekabeti yumuşatma bir yana, daha da yıkıcı hale getirdiği, dünyanın emperyalist devletler arasında egemenlik alanı ve toprak bakımından bölüşümünün gündeme geldiği, sınıf çelişkilerinin keskinleştiği, sınıf mücadelesinin sertleştiği, devrimin hem teorik ve hem de pratik hazırlık anlamında güncelleştiği ve devrimin zaferinin, devrimci bir partinin zorunluluğuyla bağlandığı sonucuna vardı.
Dünya işçi hareketine ve Rusya’daki sınıf hareketine devrimci müdahalesini, devrimin güncelliği, teorik, politik, örgütsel ve pratik hazırlığı ve devrimci partinin örgütlenmesi üzerine oturttu.
20. yy. başında Rus Sosyal demokrasisi içinde Credo ile başlayan “çatallaşma” daha sonra ekonomizme evrilerek bölünmeye dönüştü. 1903 sonrasında Menşevizm bu akımın sadece ideolojik- politik bir devamı değil, aynı zamanda örgütsel temsilcisi oldu. Sosyal demokrat hareketteki bölünmeyi ideolojik-politik alandan örgütsel alana taşıdı.
Lenin, sürgün yıllarında bir yandan proleter devrimci bir partinin inşa planı üzerinde çalışırken öte yandan bu planı en yakın yoldaşlarıyla (Martov, Potresov) yazışarak paylaşıyordu. 1897’de yazdığı “Rus Sosyal Demokratların Görevleri” adlı makalede ‘Rusya’nın hızlı kapitalistleşmesinin bir çöküntüye, bunun da sınıf hareketinde bir yükselmeye yol açmasının kaçınılmaz olduğunu’ belirterek, “Rus Sosyal Demokratlarının birinci ve en acil görevi”nin “kent fabrika işçileri arasında sağlam bir devrimci örgütün yaratılması” olduğunu vurguladı.
Lenin 1890 yılında sürgünden döndükten sonra, planını hayata geçirmek için yoğun bir faaliyetin içine girdi. Bu çerçevede aynı dönemde sürgünden dönen Martov ve Potresov’la birlikte yurtdışına çıkarak Plehanov’la görüştü. Görüşme olumlu sonuçlandı ve sosyal demokrasinin birliğini sağlamak amacıyla biri haftalık bir gazete ( Iskra- Kıvılcım), öteki aylık bir teorik gazete (Zarya-Şafak- ancak bir kaç sayı çıkartılabildi.) olmak üzere Rusya çapında iki gazetenin çıkarılması kararı alındı. Bu, Lenin’in parti inşasına yönelik ikinci ama sonuç belirleyici adımı oldu. Iskra (Kıvılcım), 1901 Aralığında yayın hayatına başladı.
3 – İskra ve Parti İnşası
Bütün Rusyayı kapsayacak merkezi bir gazetenin çıkartılması Lenin için parti inşa sürecinin en etkili ve somut adımıydı. Lenin için gazete sadece “kolektif bir propagandist ve kolektif bir ajitatör” ve “kolektif bir bir örgütçü” değil, aynı zamanda parti inşa sürecinin pratik bir adımıydı. Merkezi gazeteyi partinin ideolojik birliğini sağlanmasının ve geliştirilmesinin, merkezle yereller arasında sağlıklı bir iletişimin kurulmasının, politik etkiyi yayma ve örgütsel bir ağ yaratmanın bir aracı olarak ele aldı. Hatta daha da ileri giderek, gazete vasıtasıyla oluşan ağın ayaklanmanın yayılması ve yönetilmesi için vazgeçilmez önemde olduğunu vurguladı.
Ne Yapmalı’da merkezi bir gazetenin çıkartılması ile parti inşası arasındaki ilişki dair şunları yazdı. “Asıl sorun da güçlü politik örgütler kurmanın, bir merkez yayın organından başka bir yolu olmadığıdır. (Lenin, Seçme Eserler, İnter Yay. cilt II, s. 174) “Ve ben bu gerçek bağın kurulmasına ancak, faaliyetin en çeşitli biçimlerinin sonuçlarını toplayarak, böylece bütün yolların Roma’ya çıkması gibi hepsi devrime çıkan bütün bu çok çeşitli yollarda ilerlemek için insanları teşvik eden biricik düzenli tüm-Rusya girişimi olarak genel bir gazete temelinde başlanabileceğinde ısrar etmeyi sürdürüyorum.” (age, s. 181)
Butün bunları gerçekleştirmek üzere Iskra yayın hayatına başlarken kendini Lenin’in kaleminden şöyle tanıttı: “Rus sosyal demokratları arasında egemen olan kargaşayı ve kafa karışıklığını ortadan kaldıracak sıkı bir ideolojik birlik yaratmak gereklidir; bu ideolojik birlik, bir parti programıyla pekiştirilmelidir. İkinci olarak özellikle hakkında tam ve zamanında bilgi vermek ve periyodik yayınları Rusya’nın her yerine ulaştırmak olan bir örgüt yaratmak gereklidir. Ancak böyle bir örgüt ortaya çıktığında, bir Rus sosyal demokrat posta hizmeti kurulduğunda parti sağlam bir varlık kazanacak, gerçek bir olgu ve dolayısıyla da etkin bir politik güç haline gelecektir.” ( Lenin, “Iskra Yazı Kurulu’nun Duyurusu”, age- s. 18)
Aynı duyuruda Lenin, Iskra’nın yayın ilkelerini de açıklıyordu. “Birleşmeden önce, birleşebilmemiz için ilk önce kesinlikle ve kararlılıkla aramızdaki ayrılıkları belirlemeliyiz. Yoksa birliğimiz mevcut dağınıklığın üstünü örten ve kökten aşılmasını engelleyen bir kuruntu olacaktır. Yani gazetemizi çeşitli türden görüşlerin basit bir toplanma yeri haline getirmeye niyetimizin olmadığı anlaşılırdır. Tam tersine, gazeteye, son derece katı saptanmış bir yön vereceğiz. Bu yön tek sözcükle, Marksizm sözcüğüyle karakterize edilebilir.”(age, s.18)
Lenin parti inşa planını ile açıklamalarını Iskra’da bir dizi makaleyle sürdürdü. “Hareketimizin En Acil Görevleri” ve ”Nereden Başlamalı ?” makalelerinde ayrıntılandırdığı planı, “Ne Yapmalı”da Rus Sosyal Demokrat Hareketi için bir tehdit haline gelen Ekonomizme karşı mücadele ile birleştirerek, bütün yönleriyle işledi.
Aralık 1900’da kaleme aldığı “Hareketimizin En Acil Görevleri”nde Rus Sosyal-Demokrasisi durumunu şu sözlerle betimledi; “Rus Sosyal-Demokrasisi bir yalpalamalar döneminden, kendi kendini inkara kadar varan bir kuşku döneminden geçmektedir. Bir yandan işçi hareketi sosyalizmden kopuyor; ekonomik mücadele yürütmelerinde işçilere yardım ediliyor, fakat bu yapılırken işçiler sosyalist hedefler ve bir bütün olarak hareketin politik görevleri hakkında ya çok az aydınlatılıyor, ya da hiç aydınlatılmıyor.Öte yandan sosyalizm işçi hareketinden koparılıyor.”…..Sayılan tüm bu hususlar hareketin bir yanının abartılması sonucunu doğurmuştur. “Ekonomik” eğilim (…) bu dar görüşlülüğü özel bir teori haline getirme ve bu amaçla eski burjuva düşünceleri dalgalandıran moda haline gelmiş Bernsteincılıktan moda haline gelmiş “Marksizm eleştirisi”nden yararlanma çabalarına yol açmıştır. Tek başına bu çabalar bile Rus işçi hareketiyle, politik özgürlüğün öncü savaşçısı Rus Sosyal-Demokrasisi arasındaki bağın zayıflaması tehlikesini yaratmıştır. Hareketimizin en acil görevi şimdi bu bağın sağlamlaştırılmasıdır.
Sosyal-Demokrasi, işçi hareketinin sosyalizmle birliğidir. Onun görevi işçi hareketine tek tek bütün aşamalarda pasif bir şekilde hizmet etmek değil, hareketin tümünün çıkarlarını temsil etmek, bu harekete onun nihai hedefini ve politik görevlerini göstermek, hareketin politik ve ideolojik bağımsızlığını korumaktır. Sosyal-Demokrasiden kopuk işçi hareketi, parçalanmak ve kaçınılmaz olarak burjuvalaşmak zorundadır.” (age., s.22-23)
Lenin’in adım adım geliştirerek Ne Yapmalı’ da son halini verdiği müdahale planı üç ana konuyu içeriyordu. Birincisi, politik ajitasyonun önemi ve karakteri sorunu; bu sorun aynı zamanda Sosyal Demokrat Harekette ortaya çıkan bölünmeye (Ekonomizm) karşı mücadelenin içeriği ve kapsamını da belirliyordu. İkincisi, Sosyal Demokrasinin örgütsel görevleri; Sosyal Demokrat Hareketin ideolojik, politik ve örgütsel birliğinin kurulması, Rusya çapında Merkezi bir savaş örgütünün inşası ve üçüncüsü, bunun ilk adımı olarak hareketi yerellikten, amatörlükten kurtaracak Rusya çapında devrimci bir gazetenin çıkartılması.
Amacımız sadece Lenin’in işçi sınıfının devrimci partisinin inşası için “ Ne Yapmalı” da ortaya koyduğu planı ve bu plana dayanarak yürüttüğü ideolojik, politik ve örgütsel mücadelenin kısa bir özetini sunmak değil, işçi hareketinin benzer sorunlarla karşı karşıya olduğu günümüzde, Lenin’in müdahalesinin Marksist devrim – parti teorisi ve pratiğinin olgunlaştırılması açısından taşıdığı önemi öne çıkarmaktır.
Bu yüzden konuyu Lenin’in müdahalesi çerçevesinden çıkartarak, Marx ve Engels’le bağlantılı biçimde, Lenin’in “ Ne Yapmalı” da ortaya koyduğu plana bağlı kalarak; işçi sınıfının konumu, ekonomik mücadelenin önemi – siyasal mücadeleyle ilişkisi, kendiliğindencilik – bilinçli, örgütlü faaliyet, partinin niteliği ve rolü konuları üzerinde yoğunlaşarak ele alacağız.
* Legal Marksistler : Rus liberal burjuva hareketi. Bu hareketin önde gelen ismi Struve, 1898’de RSDİP’in ilk kurucuları arasında yer aldı. RSDİP’in ilk manifestosunu kaleme aldı.
**Credo: “inanıyorum ki”, Hıristiyanlıkta inanç beyanı anlamında kullanılır.