Taksim Gezi Parkı’nda başlayan eylem, kısa sürede bir başkaldırıya dönüştü. Binler hızla on binlere, on binler yüzbinlere, milyonlara büyüdü. Acımasız polis şiddetini, panzerleri, tazyikli suları, biber gazı sağanağını, plastik kurşunları, göz altıları korkusuzca göğüsleyerek, barikatları aşarak, barikatlar kurarak kavgamızın meydanını, Taksim alanını yeniden fethettik.
Nazım’ın bundan 52 yıl önce yazdığı şiirdeki gibi;
“Yine kitapları, türküleri,
bayraklarıyla geldiler,
dalga dalga aydınlık oldular,
yürüdüler karanlığın üstüne.
Meydanları zapt ettiler yine.”
Genç Yoldaşlar,
Öncelikle ve özellikle sizin sayenizde Taksim’de başlayan kavga, tıpkı hızla büyüyen bir yangın gibi bir anda bütün İstanbul’u, bütün bir ülkeyi kapladı, özellikle sizlerin kitlesel katılımı, cesareti, coşkusu ve muazzam enerjisi sayesinde bütün bir toplum, bütün bir ülke bir anda silkinip üzerindeki ölü toprağını attı ve korku duvarını paramparça etti. Böylece bir eşik aşıldı, bir bent yıkıldı; öyle ki taptaze bir yel esmeye ve insanlarımızı felç eden karamsarlığı umutsuzluğu, yılgınlığı bir anda silip süpürdü.
Ve böylece ilk kez, yığınların korkusuzca ayağa kalkışıyla sermayenin iktidar partisi AKP, onulmaz bir yara aldı, ilk kez çok ağır bir yenilginin acısını tattı. Düzenin ülkedeki ve emperyalist merkezlerdeki temsilcileri “itidal” çağrısı yapıyorlar. Çağrıları halkı girdiği devrim yolundan döndürmek içindir. Dün onlar üzerimize gazı copu kurşunu yağdırırken itidalli değillerdi. Bugün biz ayağa kalktık, korku sırası onlarda ve korkularının gerçekleşmemesi için bize İtidalli olmaya çağırıyorlar. “Aranızda kışkırtıcılar var, kışkırtmalara kapılmayın diyerek bizi yeniden yıktığımız korku duvarının içine hapsetmeye çalışıyorlar. Çektiğimiz bu kadar acı ve yoksulluktan sonra, tam da bunların hesabını sormak için ayağa kalktığımızda kim bize “itidal” çağrısı yapıyorsa, o, bizim dostumuz değil, düşmanımızdır. Hayır, “itidal”li olmaya-cağız. Sermayenin bizi yeniden korku duvarının içine hapsetmesine izin vermeyeceğiz.
Yoldaşlar,
Kimi zaman biriken toplumsal enerjisi öyle bir noktaya gelir ki, yığınlar en beklenmedik bir anda pek de örgütlü olmadan önemsiz görünen bir olay üzerine -tıpkı bir yanardağın aniden patlaması gibi- ayağa kalkarlar ve muazzam bir devrimci enerji ortaya çıkar. Eğer devrimci güçler, sosyalistler bu tarihsel enerjiyi devrimci sel yatağında toplayarak ve sürekli besleyerek iktidara götüremezlerse, burjuvazi bu süreçten kendini ve imajını yenileyerek, pekiştirerek çıkar.
Zor bir eşiği aştık; önümüzde olanaklar da, tehlikeler de büyük ve çözmemiz gereken sorunlar da, görevler de bir o kadar çetin. Yaşanan basit bir hükümet krizi değildir. Ülkenin dört bir tarafında ayağa kalkan kitleler “Hükümet İstifa” sloganıyla eskisi gibi yönetilmek istemedik-lerini ortaya koymuştur. Ancak, ayaklanma henüz devrimci bir bilinçlilik, örgütlülük ve kararlılıktan uzaktır. Görev ayaklanmayı bilinç ve örgütlülükle donatarak zafere taşımaktır.
Şimdi devrimcilerin, sosyalistlerin taşıdıkları adlara layık olduklarını gösterme zamanıdır, devrimcilik zamanıdır:
• Şimdi bu devrimci süreci büyüterek sürdürmek ve kalıcı kılmak için bütün kitlesel çıkışlara bilinçlilik, örgütlük, yaygınlık, derinlik ve süreklilik kazandırmak zamanıdır.
• Şimdi Bütün direniş, tepki ve başkaldırıları birbirine bağlamak, tümüne birden kılavuzluk edecek devrimci bir politika üretmek, bu politikayı örgütlü bir ajitasyon ve propaganda ile yığınlara mal etmek zamanıdır.
• Şimdi en az burjuvazinin dinci-muhafazakâr veya liberal veya reformist ideolojileri kadar gerici, ğözbağcı, tehlikeli, nefret dolu “ulusalcılık” adıyla pazarlanan devletçi-milliyetçi ve militarist burjuva ideolojisin bu devrimci enerjinin eteklerine tutunarak güç kazanmasına fırsat vermemek zamanıdır.
• Şimdi devrimci-demokratlar ile sosyalistler arasında güçlerimizi ve olanaklarımızı birleştirerek mücadele ortaklığını yükseltme zamanıdır.
• Şimdi ötekileştirilen, hakarete uğrayan, kökenleri, inançları, cinsiyetleri ve cinsel tercihleri nedeniyle küstahça aşağılananların ve tüm mağdur ve mazlumların bütün öz-gürlük ve eşitlik özlem ve taleplerini kucaklama zamanıdır.
• Şimdi proletaryanın şanlı 15-16 Haziran başkaldırısını hatırlama, üretimden gelen gücünü kullanma ve tarihsel misyonunu anımsama zamanıdır.
• Şimdi bütün bu görevlerin üstesinden gelecek devrimin politik karargahını ve ordusunu inşa etmek için kolları sıvama zamanıdır.
• Şimdi kitlelerin kendiliğinden hareketinin yıkıcılığıyla devrimin öncüsü partisinin bi-linçli ve örgütlü yıkıcılığını birleştirmenin zamanıdır.
• Kısacası şimdi kavgamıza örgütlülük, bilinçlilik ve süreklilik kazandırarak sosyalist devrim yürüyüşünü cesaretle ve kararlılıkla başlatma ve zafere taşıma zamanıdır.
“Daha gün o gün değil, derlenip dürülmesin bayraklar.
Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır.
Safları sıklaştırın çocuklar.”
Bu kavga kapitalizme karşı,
Bu kavga sosyalizm kavgasıdır.