Kongre ve Kongre “Partisi” Üzerine – Murat Sağlam

Son yirmi yıldır değişik adlar altında sürdürülen birlik girişimleri, Türkiye sosyalist ve komünist hareketinin ve devrimci mücadeleye duyarlı tüm işçi, emekçi ve aydınların önemli gündem maddelerinden biri oldu. Geçmişin “acı” tecrübelerinden hareketle, tek başına yapılamayanın birlikte yapılabileceği niyet ve mantığına dayalı birlik girişimleri, tam tersi sonuçlara yol açtı; yani bu girişimler, yeni dağılma ve savrulmaların aracı oldu.

Sosyalist ve komünist hareketler içinde yer alan hemen her partinin, her grup ve çevrenin birlik yanlısı tutumlarına rağmen, birliğin neden bir türlü oluşturulamadığı başlı başına bir inceleme konusudur.  Ancak  şu kadarını söylemek gerekiyor:  Güçsüzlük üzerine oturan,  gerilere çekilip hedef ve amaçları kısarak güçsüzlüğü aşmayı temel alan birliğin; üzerinde yükseleceği sınıfsal, ideolojik, politik ve örgütsel konumla- nışları atlayarak, stratejik ve taktik konumlar gözardı edilerek, “oradan bir kıl, buradan bir kıl” kopararak yan yana gelmeye dayalı birlik anlayışlarının başarısızlığa mahkûm olduğu, Türkiye sınıf mücadelesi tarihi tarafından da defalarca doğrulanmıştır. Güçsüzlüğün; ideolojik, politik ve örgütsel sorunlar atlanarak ve güçlerin basitçe bir araya getirilmesiyle aşılabileceği yanılsaması, yeni likidasyonlara yataklık etmiştir.

Bugün sosyalist ve komünist hareketlerin önündeki sorun; dün yapılamayanın, aynı bakış açısı ve aynı yöntemlerle yapılması değildir. Artık herkes, ne kadar “iyi niyetle ve samimiyetle” yaklaşılırsa yaklaşılsın, olmayacak olanda ısrarın güç kaybından, dağınıklıktan ve likidasyondan başka sonuçlara varmadığını gördü. Bugün karşımızdaki sorun ne bir “çatı partisi” ne de bir “parti birliği” sorunudur. Bugün karşımızdaki sorun, dağınık ve yalıtık güçlerin ortak refleksinin örgütlü bir tarzda harekete geçirilmesi sorunudur; örgütlü, işlevli politik güç ve eylem birliği sorunudur. Yani günün temel sorunu; Türkiye sosyalist ve komünist hareketlerinin, olayların arkasından koşan dağınık, birbirlerinden kopuk eylemlerinin asgari bir çerçevede ve merkezî bir tarzda ortaklaştırılması, bunun Kürt özgürlük hareketinin merkezî eylemiyle uyumlulaştırılması, bu iki görevin ayrı ayrı değil, birlikte yapılmasıdır.

Bizim Kongre örgütlenmesi ve Kongre Partisi’nden anladığımız,  tam da budur. Hareket noktamız ne Kürt özgürlük hareketinin desteklenmesi ki biz bunu her devrimci örgütlenmenin enternasyonalist bir görevi olarak görmekteyiz ne de bugüne kadar yapılamayanın Kürt özgürlük hareketini dayanak noktası yaparak yapılabilir kılınmasıdır. Hareket noktamız, Türkiye devriminin devrimci dinamiklerinin eylemsel devrimci birliğinin sağlanmasıdır. Ancak böylesi örgütlü ve merkezi bir güç birliği; sürece devrimci müdahale olanaklarını arttırır ve bizi olayların arkasından sürüklenme alışkanlığından kurtarabilir; işçi sınıfı ve Kürt halkının dirimsel çıkarlarının ifadesi olabilir; kapitalizmin yol açtığı çeşitli sorunlar temelinde ortaya çıkan dağınık ve yalıtık toplumsal hareketleri ( kadın, ekoloji, etnik ve dinsel vb.) merkezi bir eylem hattında birleştirmeyi sağlayabilir. Ve en önemlisi de, sosyalist ve komünist hareketler ile Kürt özgürlük hareketi arasında güvene dayalı devrimci ilişkileri geliştirebilir; Kongre içinde yer alan siyasi oluşumlar ve demokratik güçler arasındaki yapay ayrılıkları ve güvensizlikleri de ortadan kaldırarak daha sağlam bir birliğin koşulları ve olanaklarını yaratabilir.

Bugün farklı politik grupların ve toplumsal kesimlerin birleşik eyleminin örgütlenmesi, hem bir zorunluluktur, hem de gerçek- leşebilirlik olanağına sahiptir. Seçimler öncesi Kürt özgürlük hareketinin girişimiyle kurulan, içinde sosyalist, komünist çevrelerin ve muhalif toplumsal kesimlerin yer aldığı “Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu” devrimci birleşik eyleme bir gerçekleşebilirlik zemini sunmaktadır. Bu zemin, Blok’un seçim başa- rısıyla daha da güçlenmiş, toplumun örgütlenmeye açık kesimlerinde bir umut ışığı yaratmıştır.

Kürt Özgürlük Hareketi’nin bu seçimden, burjuvazinin saldırılarını ve oyalama taktiklerini boşa çıkararıp siyasal birliğini güçlendirerek çıkması ve Blok’un Türkiye genelinde yarattığı etki ve hareketlenme devrimci hareketlerde güç birliği eğilimini güçlendirirken, karşıt eğilimi de harekete geçirdi; devlet,  Kürt Özgürlük Hareketi ile devrimci hareket arasında güçlenerek süren devrimci birleşik eylemin karşısında savaş hükümetiyle  konumlanmış  durumdadır.  Bu durum, sınıf mücadelesinde, Kürt halkına karşı inkâr ve imhanın, işçi ve emekçilere karşı ise çok yönlü bir saldırının dayatıldığı yeni bir döneme işaret ediyor. Bu gelişmeler, Kürt özgürlük hareketi ile sosyalist ve komünist hareketler arasındaki merkezî birleşik eylemin önemini daha da yakıcı kılıyor. Böylece devrimci güçlerin merkezî birleşik eylemi, bir eğilim olmaktan çıkarak bir zorunluluk niteliği kazanıyor. Bize düşen ise, bu zorunluluğun bilincine varıp onu bilinçli ve örgütlü eyleme dönüştürmektir.

Bunun olmazsa olmaz koşullarından ilki; Kongre örgütlenmesini düzen içi muhalefetten bağımsızlaştırarak, düzen içi arayışlardan, reformist taktiklerden arındırarak, düzen karşıtı bir düzleme oturtmak; böylece mevcut ve gelişecek muhalif hareketleri kapsayacak, yönlendirecek, devrimci demokratik bir seçeneği ikircimsiz olarak öne çıkarmaktır. Bu hedef, Kongre’nin devrimci eyleminin ve bu eylemin sürekliliğinin başlıca koşuludur. Böyle bir hedefi öne koymadan, Kongre, ne Kürt halkının ve işçi sınıfının gerçek çıkarlarını temsil edebilir, ne düzen içine sıkışmış toplumsal hareketleri kendi gücüne katabilir, ne de kendi eylemini devrimci ve devindirici bir güç haline getirebilir. İkincisi; Kürt özgürlük hareketinin sahip olduğu siyasal gücü ve kitle bağlarını, Kongre örgütlenmesi önünde bir handikap olarak görme eğiliminin terk edilmesidir. Bu anlayış sınıf mücadelesi perspektifinden yoksun, Kürt özgürlüğünü sınıf mücadelesi dışına atarak burjuva sınırlara hapseden bir anlayıştır. Kürt özgürlük mücadelesinin, sınıf mücadelesinin bir alanı, Kürt devrimci dinamiği de bu mücadelenin bileşeni olarak kavrandığında, bu hareketin güçlü oluşunun bir handikap değil, tam tersine devrimci bir olanak olduğu görülecektir.

Üçüncüsü de Kongre örgütlenmesinin, bileşenler arasında bir rekabet alanı olmaktan çıkartılmasıdır. Bileşenler arasında güç hesaplarına dayanan ve bura- dan kalkarak güçlünün, daha az güçlüyü yönetmesine, yönlendirmesine yol açan bir yaklaşım devrimciliğe yabancıdır.

Bu tür yaklaşımların büründüğü biçimler ise gücü ötekileştiren, güvensizliği besleyen ve büyüten kapitalist rekabetin devrimci örgütlenmelere taşınmasıdır. Kongre eyleminin etkin ve sürekli olmasının garantisi; tartışma ve eleştiri silâhını alabildiğine kullanmak, tartışma ve eleştiriyi kısıtlayan, engelleyen anlayış ve biçimlerden uzak durmak, ama öte yandan da, eylem ve güç birliğini tartışma ve eleştiriye kurban eden davranışların da önünü almaktır.

Elbette ne devrimci niyetler ve ne de koşulların dayatması, Kongre örgütlenmesi çerçevesinde birleşik devrimci eylemin otomatik olarak gerçekleşebileceğini ifade etmiyor.

Bu oluşumun somut biçimler alması ve eylemli bir işlevselliğe kavuşması, kolay olmayacaktır. Kongre ancak, örgütlenmesinin ve yürüyüşünün her aşamasında önüne çıkan zorlukları aşarak yoluna devam edebilecektir.

Burjuvazi Kürt özgürlük hareketi ile sosyalist ve komünist hareketler arasında gerçekleşme olanağı güçlenen, diğer toplumsal muhalefet odaklarını çekim alanına alan bu merkezî devrimci birleşik eylemi engellemek için her çareye başvuracak; bu süreci, her türlü saldırı ve provokasyonlarla etkisizleştirmeye çalışacaktır. Saldırı ve provokasyonlar daha şimdiden etkisini göstermeye başlamıştır; dün, Kürt özgürlük mücadelesini çeşitli nedenlerle desteklediğini açıklayan kimi “aydınlar”, bugün, saldırılar karşısında açık bıraktıkları kapılara yöneliyorlar. Savaş hükümetinin inkâr ve imha politikasına muhatap olan Kürt özgürlük hareketini ve bu hareketin bileşenlerini “savaş diliyle konuşmak”la suçlayabiliyorlar. Bütün bunlar, beklenmeyen şeyler değildir.  Bu zorlukları göğüsleyerek “mutlu günlere ulaşmak için uygun koşulları beklemeyi” sahiplerine bırakarak, ileriye bakmaya, devrimciliğin zorlukları yenme sanatı olduğunu bilerek, zor olsa da olabilirliği ihtimal dahilinde olanda ısrar etmeye devam edeceğiz.