Komünizm Hayaleti Her Yerde

kapak-kitap

İTALYA:

İtalyada  uzun  süredir  pahalılığa,  işsizliğe karşı devam eden protestolar, gün geçtikçe büyüyor ve şiddetleniyor. 15 Ekim’de dünya çapında mali sermayeye karşı yapılan protestolar, Roma’da da işçi sınıfı ve emekçilerin yoğun katılımıyla gerçekleşti. Berlusconi hükümeti, diğer kapitalist ülkelerde olduğu gibi krizin faturasını  işçilere, emekçilere ödetmek için,  çeşitli ekonomik paketler ve reformları gündeme getiriyor. Sermaye kendi yaşam alanını garanti altına almak için emekçilerin ve işçi sınıfının yaşamını  köleci düzene döndürmeye çalışıyor.

Yeni ekonomik paketle işten çıkarılmalar kolaylaşacak, emeklilik yaşı 67’ye çıkarılacak ve sosyal güvence kaldırılacak. Ama yağma yok . İşçi sınıfı ve emekçiler hiç de bu faturayı ödemeye niyetli değiller. İşçi sendikaları açıklanan ekonomik paketlere karşı ülke genelinde yükselen protestoları daha da büyüterek, İtalyanın en büyük genel grevine hazırlanıyor.

ŞİLİ: Neruda Gençliği İktidarı Sallıyor

Şili’de eğitimin özelleştirilmesi ve sosyal adaletsizliğe karşı öğrencilerin bahar aylarında başlattıkları eylemler, gün geçtikçe daha fazla kitleselleşerek büyüyor. Pinochet diktatörlüğünden sonraki ilk genel grevde çıkan çatışmada 14 yaşındaki Reinosa’nın  polis kurşunuyla öldürülmesi, protestoların şiddetini ve kararlılığını arttırdı. Aslında Şili’li gençlerin bu protestoları ilk değil. Pinochet döneminde yapılan  eğitim sistemi ile, yoksul aile çocuklarına nitelikli eğitimin kapıları kapatılmış durumda. Çünkü bu sistemde okulların finansmanı yerel yönetimlere bırakılmış, dolayısıyla bu okullardaki eğitimin niteliği okulun bulunduğu bölgenin gelir düzeyine bağlı kalıyor. Aileler çocuklarını başka bölgelerdeki daha kaliteli eğitim veren okullara gönderebilmek için, yüksek orandaki okul harçlarını karşılamak adına, bankalara borçlanıyorlar. Sermayenin krizi bahane ederek Şilili emekçilere dayattığı yeni yaptırımlar, emekçilerin de gençlerin kararlı ve haklı eylemlerinde iktidara karşı aynı saflarda yer almalarını sağlıyor. Yaklaşık altı aydır süren eylemlerin sonucunda, öğrenci kredi faizlerinin 6.4’ten yüzde 2 ye indirilmesi, bir bakanın hükümetçe görevine son verilmesi, cumhurbaşkanına yönelik halk desteğinin yüzde 26’ya düşmesi, emekçilerin ve gençliğin iktidarın ensesine yapıştığının açık göstergesidir. Bu gün gelinen noktada Şili halkında burjuva parlamentoya güvensizlik had safhadadır; halkın yüzde 57’si ne muhalefeti, ne de iktidarı destekliyor. Önümüzdeki süreç bu yüzde 57’nin önlerine neyi, nasıl koyacaklarını da açığa çıkaracaktır

YUNANISTAN: Ekonomik Krizinden Siyasal Krize

2010 yılı ortalarında, Pasok hükümetinin açıkladığı kriz paketine karşı  daha çok gençlik hareketi olarak başlayan    protestolar, süreç ilerledikçe ve eylemlikler devam ettikçe işçilerin ve emekçilerin de katılımıyla yığınsallaşarak, bugün gelinen noktada meşruiyet krizine dönüşmüştür. Yaklaşık 1.5 yıldır devam eden gençlerin, işçilerin ve tüm emekçilerin ortak eylemleri ve   ülkedeki tüm yaşamı felç eden genel grevler Yunanistan’da bir gerçeği bir kez daha tarih sahnesine koymuştur. Artık yönetenler eski biçimde yönetemez durumdadır, yönetilenler ise eski biçimde yönetilmek istememektedirler. Ve gün geçtikçe bu kriz daha da derinleşmekte. Hükümetin, emekçi sınıfların yaşam koşullarını daha da kötüleştirecek her yeni kriz paketi, halkın şiddetle karşı çıktığı bir protesto çığına dönüşüyor. Emekçi kesimlerde sürekli artan bu eylemlilik ve hükümete karşı yürütülen amansız  sokak çatışmaları, kitlelerin daha fazla siyasallaşmasına ve sistem dışı arayışlara yönelmelerine yol açıyor. Meydanlarda oluşturulan” geniş kitle meclislerini” bu arayışın küçük nüvelerinden biri olarak görmek mümkündür. Bu gün gelinen nokta Yunanistan işçi sınıfının, gençlerinin ve tüm emekçilerinin önüne bir gerçeği apaçık ortaya koyuyor. Bu gerçek tüm kitleleri kucaklayacak, meydanlarda ortaya çıkan tepkileri tek bir yöne kanalize edecek  devrimci bir sınıf partisidir.

AMERİKA: AMERİKAN  RÜYASI SONA MI  ERİYOR?

Wall Street işgal hareketi, birinci ayını doldururken giderek yayılıyor.

Hareket ABD’de polis müdahalesi ve medya karartmasına rağmen 100 kadar Amerikan şehrine  yayılıp,  ABD  sınırlarını  da  aşarak  15 Ekim’de, İngiltere – Londra, Japonya – Tokyo, İsveç – Stockholm, İrlanda – Dublin, Belçika – Brüksel, Avustralya – Sidney, Kanada – Montreal, Almanya – Hamburg, Meksika – Tijuana, Hongkong, İtalya – Roma, Yunanistan – Atina, Güney Afrika – Johannesburg, Fransa – Paris ve dünyanın  diğer    büyük  şehirlerinde  zirveye ulaştı.

Dünya finans kapitalinin kalbi sayılan New York’daki Wall Street’te, paranın imparatorluğuna karşı geliştirilen eylemler neredeyse bütün dünyaya yayıldı.

15 Ekim günü, dünya üzerinde 82 ülkede 961 şehirde,1500’den fazla gösteri yapıldı. Göstericiler çeşitli kentlerde finans merkezleri ve uluslararası bankaların merkezleri önünde protesto gösterilei yaptılar.

Yapısal kriz içerisindeki kapitalizmin vahşi neoliberal politikalarının açlığa, yoksulluğa ve geleceksizliğe mahkum ettiği kitleler, giderek büyüyen öfkeleriyle sokaklarda bu sisteme karşı isyanlarını haykırıyorlar.

Mavi  ve  beyaz  yakalı  çalışanlar,öğrenciler, öğretmenler, gençler, işsizler, ev kadınları, din adamları, her an işini kaybetme korkusu yaşayan çalışanların bu hareketi, 1968 eylemlerinden  bu  yana ABD’de  yaşanan  en önemli politik harekettir.

Dünyanın en varlıklı ve güçlü ülkesindeki nüfusun % 20’si servetin % 85’ine sahip iken, geri kalan çeşitli halk kesimleri servetin % 15’ini paylaşıyorlar. Üstelik nüfusun en zengin % 1’ini oluşturan birkaç aile, bütün ülke servetin 1/3’üne sahip olmalarına rağmen, daha az varlıklı olan kesimlerden daha düşük vergi ödüyorlar. Finansmanda % 7’lik bir orana sahip olan nüfusun geri kalan % 80’inin refah ve büyümeden aldıkları pay giderek azalıyor.

ABD’nin, vahşi kapitalizmin neoliberal politikaları ve tekellerin çıkarlarıyla belirlenen ulusal ve uluslarası politikalarından, 135 ülkedeki 700’den fazla askeri üs, Irak ve Afganistan’daki savaşlar ve ölümlerden, dünyanın çeşitli ülkelerinde diktatörleri ayakta tutmak için harcanan milyarlarca dolardan, yetersiz ve pahalı eğitimden, gelir dağılımındaki adaletsizlikten, seçimle işbaşına gelen sözde temsilcilerinin parayla satın alınmasından, toplumsal eşitsizliklerden, çalışmayan sağlık sisteminden ve halkın çıkarlarına hizmet etme amacı olmayan adalet sisteminden artık bıkmış olanların, Mısır’da Tahrir, Brezilya’da Puerta Del Sol ve Atina’da Syntagma meydanlarındaki halk işgallerinden ilham alan bu hareketi, doğrudan sınıfsal bir vurguya sahip olmamasına ve örgütlenme biçimlerinde sınıfsal olmaktan çok, halk hareketi niteliğinde olmasına rağmen, alttan alta kitleler arasında işleyen bir kutuplaşma anlayışının işaretlerini verirken, aynı zamanda giderek proleterleşen orta sınıf ve tabakaları da içine alma eğilimi taşıyor.

Times, şu itirafı yapıyor : “Spekülasyon, şantaj ve hükümet desteğiyle ayakta duran bir finansal sektörle karakterize edilen ,fonksiyonunu yitirmiş bir ekonominin en

önemli göstergesi, eşitsizliğin inanılmaz boyutlara varışıdır.”

Wall Street işgalcileri, Amerikan rüyasının sonunun gelmiş olduğunu, hareketin internet sitesinde (www.occupywallst.org) bazı yorumcuların şu sözleriyle bütün dünyaya duyuruyorlar : “ Bütün savaşlarda savaştınız. Bütün patronlar için çalıştınız. Tüm ülkeleri dolaştınız. Emeğinizin meyvalarını, zaferlerinizin karşılığını aldınız mı ? Geçmiş,sizi avundurabiliyor mu ? Bugün, size gülümsüyor mu ? Gelecek size bir şey vaat ediyor mu ? Üzerinde insan gibi yaşayıp,insan gibi ölebileceğiniz bir toprak parçası buldunuz mu ?”

“Son 30 yıl içerisinde nüfusumuzun % 1’i bizim insan haklarımıza saldıran ve dünyamızı tahrip eden küresel bir ekonomik sistemi – neoliberalizmi – yarattı. Neoliberalizm, dünyaya egemen oldu.Sizin işsiz kalmanızın, evsiz kalmanızın nedeni budur. Neoliberalizm, sizin çalınmış geleceğinizdir. Neoliberalizm her yerde çalışma standartlarını, asgari geçim ücretlerini, toplumsal sözleşmeleri ve çevreyi tahrip ediyor. İnsanlığın  vücuduna  sarılmış  büyük  bir  kan emen ahtapot gibi, para kokusu aldığı her şeyi durmadan , acımasızca somuruyor. Bu sistem, İspanya, Yunanistan, Portekiz, İtalya ve ABD’de küresel mali kriz yaratan bir yıkımdır. Bu, istikrarsızlaştırıcı şoklarla gelişen, kapitalistlerin açgözlülüğü üzerine inşa edilmiş bir sistemdir. Bu sistem, % 1’in, kendilerini zenginleştirmek için insanlığı yoksullaştırmalarını sağlar.

Bunu durdurmalıyız.

Demokratik ve ekonomik adaletin olduğu yeni bir çağ açmalıyız.”

*** “Dev bir meşe ağacı, hayatına küçük bir meşe palamutu olarak başlar. Bu, bir gecede olmaz ve meşe palamutlarının hepsi yaşamaz. Fakat yaşayabilenler, zaman içerisinde güçlü bir şekilde büyüyerek, dev birer meşe ağacı olurlar.”

Newyork İşgal Hareketi Deklarasyonu Bu belge New York Şehri Genel  Meclis’i tarafından 29 Eylül 2011’de kabul edilmiştir.

Adaletsizliğe karşı, dayanışma içinde bir araya geldiğimiz şu günlerde, bizi bir arada tutan görüşü kaybetmememiz gerekiyor.

Bunu yazıyoruz çünkü, sermaye güçleri tarafından hakkı  yenmiş herkesin müttefikimiz olduklarını öğrenmesini istiyoruz.

Tek bir insan gibi yekvücut olarak, şu gerçeği kabul ediyoruz: insan neslinin geleceği kendi üyeleriyle işbirliği içinde olmayı gerektirir; sistemimiz, haklarımızı korumak zorundadır ve bu sistemin yozlaşmasından dolayı, kendimizin ve yakınlarımızın haklarını korumak bireylere düşüyor; demokratik yönetim gücünü halktan almaktadır,  fakat şirketler, halkın ve yeryüzünün zenginliklerini ele geçirmek için rıza aramazlar ve bu süreç ekonomik güçler tarafından belirlendiği sürece gerçek demokrasinin elde edilmesi mümkün değildir.

İnsanların üzerinden kâr eden, adalet üzerinden kişisel çıkar sağlayan, eşitliğe baskı uygulayan şirketlerin, yönetimi ele geçirdiği bir zamanda size geldik.

Tüm bu hakikatler bilinsin diye, hakkımız olduğu üzere, burada barış içinde bir araya geldik.

Onlar, mortgage borcumuzun asıl alacaklısı olmamalarına rağmen, yasadışı icra işlemleriyle evlerimizi elimizden aldılar.

Cezası olmayan vergi mükelleflerinin düşük oranlı faizle aldıkları kredileri geri çektiler ve tepe yöneticilerine aşırı yüksek ikramiyeler vermeye devam ediyorlar.

Onlar işyerinde, yaşa, derinin rengine, cinsiyete, cinsel kimliğe ve cinsel yönelime göre ayrımcılığı ve eşitsizliği kalıcı hale getirdiler.

Onlar, tüm besin zincirini ihmalkârlıklarıyla zehirlediler ve tekelleştirme ile sinsice tarım sisteminin kuyusunu kazdılar.

Onlar, sayısız hayvana işkence ederek, hapsederek ve zalimce işleyerek kâr ettiler ve utanmadan tüm bu yaptıklarını gizlediler.

Onlar, sürekli daha iyi ücret ve güvenli çalışma koşulları için pazarlık hakkını çalışanların elinden almaya çalıştılar.

Onlar, insan haklarının bir gereği olduğu halde, eğitimdeki öğrencileri onbinlerce dolar borçla rehin aldılar.

Onlar, işçilerin sağlık giderlerinden ve ücretlerinden kesmek için, iş gücünü sürekli taşeronlara verdiler.

Onlar, mahkemeleri etkileyerek, en küçük bir sorumluluk almadan ya da kusur bulunmadan, normal insanlarla aynı haklara sahip oldular.

Onlar, bir avukat ordusuna milyonlarca dolar harcayarak, onları sağlık sigortası sözleşmelerinden kurtaracak yolları aradılar.

Onlar, kişisel mahremiyetimizi ticari bir mal gibi sattılar.

Onlar, basın özgürlüğünü engellemek için ordu ve polis gücünü kullandılar

Onlar, kasten, kâr amacı güderek hayatı tehlikeye atan kusurlu ürünleri geri almayı reddettiler.

Onlar, geçmişte kendi ürettikleri ve üretmeye devam ettikleri ekonomik politikaları, vahim başarısızlıklarla sonuçlanmalarına rağmen sürdürüyorlar.

Onlar, kendilerini denetlemekten sorumlu politikacılara milyonlarca dolar bağış yaptılar.

Onlar, petrole bağımlı kalmaya devam etmemiz için farklı enerji türlerini kullanmamızı engellemeye devam ediyorlar.

Onlar, insanların hayatını kurtarabilecek ya da iyileşmelerine yardımcı olabilecek ilaç türlerini, önemli miktarda kâr getirmekte olan yatırımlarını korumak amacıyla engellemeye devam etmekteler.

Onlar, sırf kârları devam etsin diye petrol sızıntılarının, kazaların, hatalı kayıtların ve işe yaramaz malzemelerin üstünü örtmekteler.

Onlar, medya üstündeki kontrollerini kullanarak halkı yanlış bilgilendirmekte ve korkutmaktalar.

Onlar, suçları ciddi kuşkular taşıdığı halde, mahkûmların katli için özel sözleşmeler yapmayı kabul ettiler.

Onlar  ülkemizde ve dünyada sömürgeciliği devam ettiriyorlar.

Onların yurtdışındaki sivillere yapılan işkence ve katliamlarda parmakları var.

Onlar devlet ihaleleri almak için kitle imha silahları yaratmaya devam ediyor.(*)

Dünya halklarına

Bizler, Özgürlük Meydanın’daki Wall Street’i işgal eden New York Şehri Genel Meclisi olarak güçlerinizi kullanmanız konusunda sizleri uyarıyoruz;

Barışçıl bir şekilde toplanmak için haklarınızı kullanın; kamusal alanları işgal edin; karşılaştığımız sorunlara herkes için geçerli olacak çözümler bulmak için kafa yorun.

Eyleme geçen bütün topluluklar ve doğrudan demokrasi ruhuyla oluşturulan gruplar, sizlere her türlü bilgimizi, desteğimizi ve elimizdeki her türlü kaynağı sunuyoruz.

Bize katılın ve sesinizi duyurun.

*Haksızlıkların tümü bunlarla bitmiyor.

AMERİKA: OAKLAND

Genel Grev Oakland Limanını ve şehir merkezindeki bankaları kapattı !

2  Kasım  Çarşamba  günü  sabahtan  itibaren büyük,coşkulu bir kalabalık çeşitli yürüyüş kolları halinde California eyaletindeki Oakland şehir merkezinde bulunan bankalara ve şirketlere doğru yürüyüşe geçerek,Wells Fargo, Chase, Citibank, Bank of America ve diğer bazı bankalarla şirketlerde çalışmayı durdurdu. Öğleden sonra binlerce kişinin katılmasıyla sayıları artan göstericiler, akşam üzeri 20,000 kişilik bir kalabalıkla ABD’nin en yoğun beşinci limanı olan Oakland Limanının ana girişine yürüyerek, limanı tamamen kapattılar. Yetkililer limandaki çalışmaları durdurup, işçileri paydos ettirmek zorunda kaldı. Oakland işgalinde atılan sloganlardan bazıları şöyle :

“ Greve Gidin, İşgal Edin, Kapatın ! Oakland

Şehri Halka aittir”

“ Her Saat , Her Gün ! İşgal devam edecek!”

“ Heryeri İşgal Edelim ! Oakland’ı Özgürleştirelim !”

“ Politikacılar ve  Bankerler, Yalancılar ve Hırsızlar, Bizden çalınanı  ‘lütfen ‘ demeden geri alacağız !”

“Polis istemiyoruz, onlara ihtiyacımız yok ! Bütün istediğimiz tam özgürlük”

Los Angeles, New York, Chicago, Philadelphia  ve  diğer bazı şehirlerde de, Oakland’daki genel grevi destekleme gösterileri yapıldı. Kamu çalışanlarının sendikaları, devlet okullarının öğretmenleri, Berkeley Üniversitesinin asistanları, hemşireler vb. gruplar, grevi doğrudan destekleyememekle birlikte, üyelerinin gösterilere katılmasını teşvik ettiler. Gösterilerde yaklaşık 40 kişi gözaltına alındı.

”Wall Street’i İşgal Et” adlı sivil girişim hareketi California eyaletinin Oakland kentindeki protestocuların kentte yaptıkları genel grev çağrısına destek vermesiyle büyük bir ivme kazandı. Oakland kenti bu açıdan tarihi bir önem de arzediyor, zira ABD’deki son genel grev, 1946′da Oakland’da gerçekleşmişti.

‘Wall Street’i İşgal Et’ hareketinin web sitesinden yapılan duyuruda , Oakland’daki protestocuların şehirde genel grev çağrısında bulundukları belirtilerek, ABD’deki tüm protes tocuların bugün bu eylemi desteklemeleri istendi. ‘Biz de genel grev çağrısını tekrar ediyoruz, biz de bu ayda öngörülen küresel başkaldırıya katılımda bulunuyoruz’ sloganıyla yapılan çağrıda ‘Artık birleşip bireylerin ve toplumların gücüne dayalı yeni bir dünya düzeni yaratma zamanı. Burada olmamızın sebebi, iflas etmiş siyasi bir sistemden ricalarda bulunmak değil, kendi hayatlarımızı yeniden kendi ellerimize almaktır. Bizler boyun eğmeyeceğiz, halkların gücünden daha güçlü bir şey olmadığını göstereceğiz, biz yardım çağrısında bulunmuyoruz, biz bağımsızlık ilan ediyoruz. Talebimiz iktidarda olanlara değil, hâlâ sessiz kalan bireyleredir: Gelin ve bize katılın. Biz toplumun yüzde 99′unu temsil ediyoruz, korkmuyoruz, beklemiyoruz, sadece iyi bir dünya kurmaya çalışıyoruz.”

İSRAİL:

İsrail`de hayat pahalılığına karşı yürütülen sosyal protesto hareketi, yaklaşık 2 aylık aradan sonra sokaklara geri döndü

Tel Aviv`de 17 bin kişi hükümeti protesto etti. İsrail’de konut fiyatlarının yüksekliğine karşı başlayan ve giderek çığ gibi büyüyen gösteriler genelde hayat pahalılığını protesto mitinglerine dönüşmüş ve en son 3 Eylül`de yapılan ve İsrail tarihinin en büyük gösterisi olarak nitelenen protestolarda, ülke genelinde yarım milyon dolayında insan hükümetin politikalarına karşı yürümüştü

1 Kasım akşamı, başta Tel Aviv olmak üzere ülkenin kuzeyinden güneyine 8 ayrı yerde planlanan gösterilerin en büyüğü yine Tel Aviv`de yapıldı. Ülkenin güneyinde, Gazze Şeridi ile sınır bölgelerinde yaşanan gerginlik ise Ber Şeva`da yapılacak gösterinin iptal edilmesine neden oldu.

Tel Aviv`de, “Sokaklara Dönüş” adı altında yapılan gösteride, 17 bini aşkın kişi, “Halk Sosyal Adalet İstiyor”, “Sadaka değil sosyal adalet” sloganlarıyla Rabin Meydanında toplandı. Meydandaki konuşmalarda, protesto hareketi liderleri “Güneyde yaşanan gerginlik, bizi sosyal adalet taleplerimizi değiştirmeye götürmemeli” diye konuştular

Gösteri öncesinde “Politikalarda bir değişiklik yapılmadığı takdirde durmayacağımızı sokaklara dökülerek ispatlamamız lazım” diyen protesto hareketi liderlerinden Stav Şapir, gösteride de Gazze Şeridi ile sınırdaki gerginliğe değindi ve “Gerçek savaş ise burada, toplumun geleceği için veriliyor” dedi.

Göstericiler hükümetten ve parlamentodan

2012 yılı bütçesini değiştirip, halkla iş birliği içinde yeni bir sosyal bütçe hazırlanmasını da talep ediyorlar.

Tel Aviv`deki yürüyüş sırasında 4 gösterici gözaltına aldı. Kudüs`te İsrail, Parlamentosu`na doğru yürüyüşe geçen 3 bin dolayındaki protestocu arasında yer alan Ulusal Öğrenci Derneği Başkanı ve yine protesto hareketi liderlerinden İtzik Şmueli, “İnsanlar burada kesin çözümlere erişene kadar protestoların hiçbir yere gitmediğini göstermek için toplandılar” dedi

 

ALMANYA:

Occupy Frankfurt / Frankfurt İşgalcileri

Willy Brandt meydanında 15.10.2011 tarihinde yapılan ilk mitingden sonra toplumun sorunlarına duyarlı bireyler tarafından Avrupa Merkez Bankasının önündeki parkta, ‘Occupy Frankfurt’ (Frankfurt İşgalcileri Çadır Kampı)   kuruldu. Oluşum duyarlı herkese açık bir harekettir.

Kim olursan, hangi ulus, hangi inanç ve hangi görüşe mensup olursan ol, gel ve katıl. Zira bu dünya bizim ve sistem hepimizi ilgilendiriyor!

Bizler eleştirel insanlarız ve doğrularda ortaklaşmak için de tartışıyoruz. Konularımız yaşamı büyük çoğunluğa cehennem eden, küçük bir azınlığı lüks içinde yaşatan banka sistemi, finans ekonomisi ve dünyamızın ekonomik sistemidir.

Halkın demokratik süreçlere katılımını zorlaştıran politik sistemin yerine, dayanışmacı, eşitlikçi ve insani ötekileştirmeyen bir sistemi nasıl kurabiliriz?

Nasıl bir sistem oluşturmalıyız ki, herkese eşit oranda hizmet edebilsin?

Finans ve sistem krizini nasıl doğru bir şekilde çözebiliriz?

Ürünler, sosyal hizmet, eğitim ve hakların eşit ve haklı dağılımını nasıl gerçekleştirebiliriz?

Toplumu ilgilendiren konularda demokratik katılım ve demokratik kuruculuğu nasıl oluşturabiliriz?

Geleceğimizi birlikte kurmak için gel katıl bize!

Bizlerin kadın ve erkek savaşmak isteyen herkese ihtiyacımız var!

Şu an yemek, para ve çadır bağışları ihtiyacımızı karşılıyor.

Fakat doğmakta olan hareketin sizlere ihtiyacı var!

Bu konuda daha ayrıntılı bilgiyi www.occupyfrankfurt.de sayfasından edinebilirsiniz.

Ayrıca çadır kampında her gün tartışma ve koordinasyon toplantıları yapılmaktadır. Bu toplantılarda ne yapmak istediğimizi, tartışarak ortaklaşıyoruz.

Köklü bir değişim için artık zaman olgundur! Haydi hep birlikte bu şansı değerlendirelim! Bizler toplumun % 99’uyuz