Komünistlerin Önündeki Büyük Görev

Bütün dünyayı pençesine alan kapitalist kriz, yıkıcı etkilerini her geçen gün daha da artırıyor. Dünyanın farklı ülkelerinde işçi sınıfı ve geniş emekçi yığınlar büyük bir öfke ve kararlılıkla sokaklara dökülüyor ve sınıflar mücadelesi, giderek daha da sertleşiyor. Burjuvazi de boş durmuyor elbette; bir yandan hazırlıksız yakaladığı işçi sınıfını alabildiğine hırpalıyor; öte yandan dünyanın pek çok yerinde ve özellikle Ortadoğu’da yeni Emperyalist savaşın provasını yapıyor.

Türkiye burjuvazisi de bu pastadan kırıntı kapmanın telaşı içerisinde. İşçi sınıfının devrimci bir Komünist Partiye sahip olmayışından da yararlanarak elini daha rahat hareket ettirebiliyor. Komünistler şunu çok iyi bilirler ki; proleterler ve emekçiler, örgütsüzseler hiçbir şeydirler, sadece tarihin nesnesi olurlar; fakat örgütlüyseler her şeydirler; işte anacak o takdirde, tarihin öznesi, toplumun dönüştürücü gücü olurlar. Türkiye burjuvazisi de şunu çok iyi biliyor ki işçi sınıfı ve yığınlar ne kadar öfkeli olurlarsa olsunlar ve nesnel koşullar ne denli olgunlaşırsa olgunlaşın; devrimci komünist bir irade olmayınca, yani öznel koşullar oluşmamışsa / oluşturulamamışsa mücadele doğru bir yöne evrilmez. Kısacası öznenin/öznel etkenin olmayışı sayesinde burjuvazi bu denli rahat ve gözü kara biçimde hareket edebiliyor.

İşte bu nedenledir ki bugün, komünistlerin önünde devasa ve çok ivedi bir görev duruyor: işçi sınıfının devrimci öncünü yaratmak, yani devrimci bir anlayışla Komünist Partisini inşa edip proletaryanın bu en etkili devrim silahını kuşanmasını sağlamak. Bu zorunlu, ivedi ve çetin görevin üstesinden gelebilmek için, atılması gereken ilk adım; kendimizi bu hedefe uygun biçimde yeniden örgütleyerek, hızla öznel etken olma noktasına taşıyabilmek. Komünist parti inşa görevi gibi bir görevi üstesinden gelebilecek kadroları yaratmak. Kısacası, doğru siyasal bir hattı örecek kadrolar olma noktasına kendimizi taşıyabilmeliyiz.

Bunun için önce kendimize inanmak ve görevleri doğru ve net biçimde formüle edip önümüze koymak, ilk adımımız olmalı.  Bu adımla birlikte ve aynı anda; işçi sınıfı ve yığınlar içinde doğru çalışma tarzını yakalamamız gerekiyor. Ve ayrıca dışımızdaki komünistleri de komünist parti inşa sürecinde doğru bir hattı içselleştirerek yanımıza alabilmeli, ideolojik ve politik bir ortaklığı sağlayabilmeliyiz. Genç, dinamik, inançlı, devrimci komünist kadrolar yaratılması; sınıf ve toplum içinde devrimci kökler salabilmenin olmazsa olmaz koşuludur.

Aynı şekilde Merkez organı ve kadroları sürekli besleyen teorik çalışmalar yapılmalı,  günün sorunlarına çözümler getiren, önümüze net siyasi hedefler koyan siyasi analizleri sürekli üreten bir yapılanmayı kurabilmeliyiz.

Bir önemli görev de teorik ve siyasi yayın organımız çevresinde bir dağıtım ağı, okuyup tartışma birimleri, eğitim grupları ve örgütlenme ağı örebilmek görevidir. Sabırlı ve inatçı bir çalışmayla bu görevin üstesinden gelebilirsek eğer, söz ve eylem birliği esası üzerinde yükselecek devrimci örgütlenmenin de nüvelerini yaratmış, sağlam temellerini atmış oluruz.

Komünistler olarak örgütlü devrimci mücadeleyi bir yaşam biçimi haline getirebilirsek; örgütlülüğümüzü, iş ve görev bölümünü, yetenek ve becerilerimizi sürekli geliştirip pekiştirmeye başarabilirsek, aşağıdaki çetin görevlerin de üstesinden gelebiliriz:

•      Kendimizi işçi sınıfının ve yığınların önderi yol göstericisi konumuna taşıyabilmek. Bunu yapabilmek için işçi kitlerinin içinde, onlarla birlikte olmayı, sınıfın bağrında hem ideolojik hem pratik olarak faaliyet yürütmeyi ve bütün bu faaliyetleri de merkezi, disiplinli bir ortaklaştırma içinde yapabilmeyi başlatmak ve bu alanda deneyimler kazanarak yol alama. Bu görev; komünistlerin en başta gelen görevleridir. Çünkü, “İşçi sınıfının kurtuluşu, kendi eseri olacaktır.”

•      Alan faaliyetlerini önümüze katmalı; programlı bir çalışma anlayışıyla işyeri, sendika, okul, mahalle, dernekler… kısacası  yaşamın her alanına müdahil olabilmeli, gittiğimiz her yerde hareketimizin propaganda ve ajitasyonunu ustalıkla yapabilmeliyiz. Bu çalışmalar içinde özellikle genç işçi ve öğrencileri kazanma noktasına eğilmeliyiz.  Gençlik dinamizmdir; hareketimizin daha enerjik bir yapıya bürünmesini sağlar. Bütün bunları yaparak komünistler olarak, kendimizi sürecin gerçek öznesi düzeyine taşımış oluruz.

Siyasi gericilik ve örgütsüzlük döneminin umut kırıcı ve çürütücü etkilerine meydan okuyarak, geriliğe teslim olmadan, rehavete kapılmadan büyük bir inançla ve cesaretle daha bugünden komünist parti inşasının temel taşlarını örmek işine dört elle sarılmalıyız. Devrimci özneyi yaratmakta  kılavuzumuz hiç kuşkusuz Marksizm –Leninizm’ olacaktır. Örgütlerin ve bireylerin kendi oportünizmlerini gizlemek için  “ şartların değişmiş ve dönemin farklı oluşuna sarılmak saçmadır ; bir mücadele örgütünün inşası ve siyasi ajitasyonun yürütülmesi, ‘durgun, barışçı’ her şart altında ve devrimci ruhun zayıflaması ne kadar belirgin olursa olsun her dönemde esastır. Üstelik böyle dönemlerde ve böyle şartlarda bu tür çalışma özellikle gereklidir, çünkü patlama ve taşma zamanlarında örgütün kurulması çok geç olacaktır. Parti bir anda faaliyete geçebilmek için hazır durumda olmalıdır.’’( Lenin: Örgütlenme Üzerine sf. 11 )

Ne yazık ki şu anda elimizde hazır bir parti yok; olmayanı yaratma süreci zorlu bir süreçtir. Ne var ki biz zor olanı yapmak için yola çıktık ve tarih böyle bir görevi önümüze koymuş durumda. Yeter ki biz sorumluluklarımızı bilelim ve üzerimize düşen bu tarihsel sorumluğu gerçekleştirme iddiasını taşıma becerisini gösterelim.

Önümüzdeki görevin zorluğu ve çapıyla kıyaslandığında güçlerin ve birikimin yetersiz olduğunu söylemeye bile gerek yok, Üstelik sınıf hareketinin yükseldiği bir dönemde olmayışımız da önümüzdeki güçlükleri bir kat daha artırıyor. Ama sınıf savaşı hiçbir durumda güçlerin olgunlaşmasını beklemiyor. O kendi yolundan yürüyor. Çünkü gerçek yaşam, insanın kafasında kurguladığı mükemmel koşulları hiçbir zaman vaat etmiyor. Lenin’in dediği gibi “İşe koyulmak için mükemmel koşulları bekleyen devrimciler,  en kötü devrimcilerdir”

Şimdi esas sorun, tüm olumsuzluklara ve yetersizliklere rağmen yeterliliğe ancak savaşım içinde ulaşılabileceğini bilerek işe koyulmaktır. Gerekli olan bilinç, kararlılık, cesaret, fedakârlık ve sabırla ileri atılmaktır. Bugün sınıf savaşımının bu zor sorunlarının üstesinden ancak kendisini iyi örgütleyebilen, önüne koyduğu hedefe kilitlenen bir kadro ile aşılabilir. Somut hedeflere yönelmeli, gereksiz işlerden kaçınmalı, verim alabileceğimiz alanları tarif etmeli ve bu alanlara yönelmeliyiz. Kadroları, işçi ve yığınların içerisinde yaratabilmeliyiz; çünkü kadro ancak siyasal eylemlilik içerisinde örgütlenir ve siyasallaşır. Bizler bunu başarmak için yola çıktık ve başarabilmek için var olan gücümüzle çalışmaya koyulmalıyız. Tarihsel sorumluluk ve zorunluluk bize bunu emrediyor.  Önümüzdeki görev; devrimci temeleler üzerinde enternasyonalist karakterde savaşçı bir “Komünist Partisi”ni inşa etmek; işçi sınıfımızı ve emekçi halklarımızı böyle bir siyasi öndere kavuşturmaktır.