Komünistler ve Parlamenter Mücadele

Sınıf mücadelesinin en önemli sorunlarından biri de mücadele yol ve yöntemleriyle devrimci amaç arasındaki ilişki sorunudur. Komünistlerin elinde, amaç ve hedeflere bağlı olarak hangi durumda hangi taktiğe başvurulacağını gösteren bir reçete yoktur. Hangi durumda hangi taktiğe başvurulacağı ancak sınıf mücadelesinin somut koşullarından hareketle belirlenebilir. Bu nedenle komünistler hiçbir taktik yöntemi, reddedemeyecekleri gibi mutlaklaştırmazlar da. Komünistleri diğer devrimci partilerden ayıran en önemli özelliklerinden biri de -dayandıkları teorik temellerin yanında- sınıf savaşının sürdüğü somut koşuların gerekli kıldığı taktiği oluşturup kullanmak ve bir taktikten ötekine geçmekteki ustalıklarıdır. Bu ustalık, komünist partinin, devrimciliğinin olduğu kadar olgunluğunun da ölçütüdür.

İşçi sınıfı, sınıf mücadelesi boyunca birçok mücadele biçimini denedi. Bu mücadele biçimlerinin bir kısmı zaman içinde önemini yitirirken (makine kırıcılığı vb.) bir kısmı da (her türlü parlamento dışı ve parlamenter mücadele biçimleri) yetkinleşerek genelleşti. İşçi sınıfının kullandığı bu mücadele biçimleri, sınıf mücadelesine dışardan sokulmuş, uydurulmuş biçimler değil, işçi sınıfının sınıf mücadelesi içinde bulup geliştirdiği biçimlerdir. Komünistler; sınıf hareketine, mücadele biçimleri dayatmazlar; bizzat sınıf mücadelesinin bir ürünü olan bu mücadele biçimlerini eleştiriden geçirerek, geliştirerek, bunları bilinçli ve örgütlü mücadele araçlarına dönüştürürler.

Kapitalizmin ve onun somut bütün biçim ve kurumlarının tarihsel ömrünü doldurduğu reddedilemez bir gerçektir. Ancak, bugün için, en az onun kadar reddedilemez başka bir gerçekte, işçi sınıfının ve emekçilerin büyük çoğunluğunun parlamenter alıklıkla burjuvazinin arkasına takıldığıdır. İşte tam da bu yüzden, komünistler parlamenter mücadele biçimlerine ilgi duyarlar, burjuva parlamentosunu tanıdıkları için değil; işçi sınıfını burjuva parlamentarizminin etkisinden kurtarmak, onu ait olduğu yere göndermek için.

Siyasal açıdan mücadele taktiklerine yaklaşımda temel sorun; işçi sınıfının, emekçilerin kapitalizmi yıkmaya ve onun yerine sınıf iktidarını koymaya ne kadar hazır oldukları sorunudur. Sınıf mücadelesinin bugünkü görünümü, nesnel olarak çok yakın olunan bu hedefin, öznel olarak o ölçüde uzağında olduğumuzdur. Üç nedenle uzağındayız: Birincisi, işçi sınıfı, henüz, devrim mücadelesini örgütleyip yönetecek devrimci bir partiden yoksundur. İkincisi, sınıf bir kıpırdanma içinde olsa da, öncü kesimlerinden başlayarak örgütsüz ve dağınıktır, sendikal anlamda bile örgütsüzlük ve dağınıklık egemendir. Üçüncüsü, işçi sınıfının geniş kitlesi burjuva ideolojisinin, tarikatlarının etkisi altındadır.

Bütün bunlar dikkate alındığında önümüzdeki görevin, devrime bir hazırlık dönemi olduğu açıktır. Böylesi koşullarda devrimci öncünün uygulayacağı taktikler, doğal olarak sınıf mücadelesinin öne çıkan görevlerine cevap verecek taktikler olmak zorundadır. Seçime katılma sorununu da bu anlamda ele almak gerekir. Bir mücadele biçimi olarak parlamenter mücadele, seçime katılma, ancak, bu hazırlığa hizmet ettiği ve diğer mücadele biçimleriyle birlikte kullanılabildiği ölçüde anlamlıdır.

Ancak yine de komünistler parlamenter mücadeleye hak ettiğinin ötesinde bir önem vermezler. Komünistler için parlamento dışı mücadele biçimleri (yığın eylemleri, grevler, siyasi grevler vb.) sadece devrimci bir durumda değil, her zaman parlamenter mücadele biçimlerinden daha önemli ve belirleyicidir. Bu yüzden komünistler hiçbir zaman asıl güçlerini -bugün reformistlerin yaptığı gibi- parlamenter mücadeleye hasretmezler, parlamenter mücadelenin eylemlerinin temel biçimi olmasına izin vermezler. Ancak bu, temel olmasa da, bir mücadele biçimi olarak parlamenter mücadelenin önemsiz olduğu ve kullanılamayacağı anlamına gelmez.

Komünistler, parlamenter mücadeleyi, burjuva parlamentarizmini meşrulaştırmak için değil, tersine henüz yığınların gözünde meşruiyetini yitirmemiş olan parlamentoyu gözden düşürmek, onların üzerindeki parlamenter önyargıları dağıtmak için kullanırlar. Komünistlerin görevi, sınıf mücadelesinin bugünkü koşullarına uygun düşmeyen -görünüşte ‘devrimci’ taktikler ileri sürerek, devrimci parti görünümü kazanmak değil- gerçekten devrimci bir parti gibi davranmaktır. Bunun yolu ise, devrimci teoriyle donanmak, her türlü savaş yöntemini kullanmayı öğrenmek ve zamanı geldiğinde eskiyen, iş görmeyen savaş yöntemlerinin yerine yeni ve devrimci savaş yöntemlerini koyabilme yeteneğine sahip olmaktan geçer.

Sınıf mücadelesi tarihinin kanıtladığı gibi, hem parlamenter mücadeleye katılmak ve hem de bu mücadeleyi burjuva parlamentarizmine karşı bir silah olarak kullanmak olanaklıdır. Bu, yine tarihsel deneyimin kanıtladığı gibi, sorunlu ve zor bir iştir. Ancak bu zorluk, devrimciliğe halel gelir endişesiyle, üstünden atlanarak, sorunlu mücadele biçimleri reddedilerek, aşılamaz. Dünya komünist hareketi deneyimi, parlamenter budalalıkların, parlamenter ayrıcalıklar uğruna ihanetlerin olduğu kadar, parlamento kürsüsünü devrimci amaçlar için kullanmanın da zengin örnekleriyle doludur.