Etnik, Dini, Bölgesel ve Siyasi Çatışmaları Kışkırtan Hibrit Savaşlar
Hibrit Savaş Yasası
“Her Hibrit Savaşın arkasındaki büyük amaç, hedeflenen bir transit ülke içinde dışarıdan tahrik edilen kimlik çatışmaları (etnik, dini, bölgesel, politik vb.) yoluyla çok kutuplu ulusötesi birleştirici projeleri bozmaktır.”
Rusya’nın Avrasya entegrasyon amacı ve Çin’in İpek Yolu projeleri, ABD’nin küresel hibrit savaş stratejisinin hedefleridir ve bu, geniş bir coğrafi savaş alanı açmaktadır.
Bu incelemenin amacı, ABD’nin bu hedef ülkelerde istikrarı bozmak için öngörülebilir biçimde kullanabileceği araçları göstermek ve bu sayede karar vericileri ve kamuoyunu önceden uyararak , önceden hazırlanmış bazı senaryolarla ortaya çıktıklarında daha iyi bir şekilde başa çıkmaya hazır olmalarını sağlamaktır.
Hibrit Savaşın Kuralları / Yasaları
Hibrit Savaş, ABD’nin şimdiye kadar öncülük ettiği en önemli stratejik gelişmelerden biri olarak ortaya çıkıyor ve Renkli Devrimlerin Alışılmadık Savaşlara dönüşmesi, önümüzdeki on yılların istikrarı bozucu eğilimlerine hâkim olması bekleniyor. Jeopolitiğe hibrit savaş perspektifinden bakmaya alışmayanlar, sonrakilerin nerede oluşabileceğini anlamakta zorluk çekebilirler, ancak bu yeni saldırı biçimine kurban gitme riski en yüksek olan bölgeleri ve ülkeleri tanımlamak o kadar da zor değildir. Bu bölgeleri ve ülkeleri tahmin etmenin anahtarı, Hibrit Savaşların, somut coğrafi-ekonomik çıkarları sabote etmesi öngörülen dışarıdan kışkırtılmış asimetrik çatışmalar olduğunu kabul etmektir ve bu başlangıç noktasından itibaren, bir sonraki darbenin nereye vuruluabileceğini tam olarak tespit etmek kolaydır.
Hibrit Savaşın Şekli
Hibrit Savaşlar hakkında bilinmesi gereken ilk şey, bu savaşların hiçbir zaman Amerikan müttefiklerine veya ABD’nin şimdiye kadar var olan altyapı çıkarlarının bulunduğu herhangi bir ülkeye karşı açılmamalarıdır. Post-modern rejim değişikliği manevrasında ortaya çıkan kaotik süreçler tam olarak kontrol edilemez ve ABD’ye karşı, Washington’un doğrudan ya da dolaylı olarak çok kutuplu rakiplerine yönlendirmeye çalıştığı aynı jeopolitik geri tepmeyi potansiyel olarak ortaya çıkarabilir. Buna bağlı olarak, ABD’nin, “kaybedilemeyecek kadar büyük” çıkarlarının bulunduğu herhangi bir yerde Hibrit Savaş’a girmemesinin nedeni budur; bununla birlikte , bu tür bir değerlendirme tabii ki aynı anda görelidir ve jeopolitik koşullara bağlı olarak hızla değişebilecektir. Yine de , bütün alan genelinde bir geri çekilme sırasında bunu yapmanın çok iyi bir yanmış toprak kazancı olmadıkça, ABD’nin asla bile bile kendi çıkarlarını sabote etmeyeceği genel bir kuraldır.
Her Hibrit Savaşın arkasındaki büyük amaç, hedeflenen bir transit ülke içinde dışarıdan tahrik edilen kimlik çatışmaları (etnik, dini, bölgesel, politik vb.) yoluyla çok uluslu ulusötesi bağlayıcı projeleri bozmaktır.
Bu şablon Suriye ve Ukrayna’da açıkça görülebilir ve Hibrit Savaşların Yasasıdır. Her istikrarsızlaştırmada kullanılan spesifik taktik ve politik teknolojiler farklı olabilir, ancak stratejik konsept bu temel ilkeye bağlı kalır. Bu nihai hedefi hesaba katarak şimdi teorik olandan pratik olana ilerlemek ve ABD’nin hedeflemek istediği çeşitli projelerin coğrafi yollarını izlemeye başlamak mümkündür. Tanımlamak istenirse, çok kutuplu ulusötesi bağlayıcı projeler enerji bazlı, kurumsal ya da ekonomik olabilir ve bu üç kategori arasında ne kadar fazla çakışma varsa, sözkonusu ülke için bir Hibrit Savaş senaryosu planlanması olasılığı o kadar yüksektir.
Sosyo-Politik Yapısal Zayıflıklar:
ABD hedefini belirledikten sonra, önündeki Hibrit Savaşta yararlanacağı yapısal zayıf noktaları aramaya başlar. Bağlamsal olarak, bunlar santraller ve yollar gibi sabotaj yapılacak fiziksel nesneler değildir (fakat bunlar da farklı istikrarsızlık ekipleri tarafından not edilmektedir.), ancak belirli bir cografyadaki nüfusun, mevcut ulusal dokudan “farklılığını” çekici bir şekilde vurgulamak ve dolayısıyla yetkililere karşı ortaya çıkacak olan yabancılar tarafından yönetilen isyanı “meşrulaştırmak” için manipüle edilmesi amaçlanan sosyo-politik özelliklerdir. Hibrit Savaşın hazırlanmasıyla ilişkili olarak en yaygın sosyo-politik zayıflıklar aşağıda belirtilmiştir ve her biri belirli bir coğrafi bölgeye bağlanabiliyorsa, Renkli Devrim’in yapılışı sırasında galvanizleme mıknatısları ve daha sonra Konvansiyonel Savaş safhasında ön bölgesel sınırlar olarak kullanılma ihtimalleri artar:-etnik köken, din, tarih, idari sınırlar, sosyo-ekonomik eşitsizlik, fiziksel coğrafya…
Bu faktörlerin her biri arasında elde edilebilecek çakışma ne kadar büyük olursa, her bir çakışan değişkenin, önümüzdeki kampanyanın genel canlılığı ve “ gücü” ile katlanarak ( üssel) çarpılmasıyla Hibrit Savaş’ın potansiyel enerjisi o kadar güçlü olur.
Önkoşullandırma:
Hibrit Savaşlardan önce her zaman bir toplumsal ve yapısal önkoşullandırma dönemi gelir. Birinci tip, kilit rolde bulunan coğrafyadaki nüfusun yaklın zamanda gerçekleşecek olan istikrarın bozulmasını kabul etmeyi en üst düzeye çıkaran ve onların, mevcut durumu değiştirmek için bazı eylem türlerinin (veya diğerlerinin pasif kabulünün) gerekli olduğuna inanmalarına yol açan bilgisel ve yumuşak güç yönleri ile ilgilidir. İkinci tip, ABD’nin başvurduğu çeşitli hilelerle, kimlik kızgınlığı bölünmeleri yaratma amacıyla, hedef hükümetin, istemsiz de olsa, önceden tanımlanmış olan çeşitli sosyo-politik farklılıkları ağırlaştırarak toplumsal önkoşullamaya daha hassas olan bölünmeler se daha sonra STK’lar tarafından yönetilen (çoğu durumda Soros Vakfı ve / veya Ulusal Demokrasi Vakfı — National Endowment for Democracy ile bağlantılı) siyasi örgütlenmeler yaratmasıyla ilgilidir.
Yapısal ön koşullandırma taktiklerini genişletmek için, en yaygın olarak kullanılan ve küresel olarak tanınan bir yol, yaptırım uygulamaktır; gizli amacı (her zaman başarılı olmasa da) her zaman ortalama bir vatandaş için “hayatı daha zorlaştırmak” olmuştur, ki böylece sıradan vatandaş, rejim değişikliği fikrine daha fazla müsait hale gelir ve dışarıdan dürtülen bu hareketlere uygun davranması için daha kolay güdülür. Bununla birlikte, daha az bilinen ve daha dolaylı, ancak şu anda ve neredeyse her yerde uygulanan bu amaca ulaşma yöntemleri de vardır ve bu, ABD’nin hedeflenen devletlerin belirli bütçe işlevlerini, yani elde ettikleri gelirin miktarını ve kesinlikle bu geliri nereye harcadıklarını etkilemek zorundadır.
Enerji ve genel emtia fiyatlarındaki küresel düşüş, ihracatçı ülkeleri olağanüstü derecede zorlamıştır; bu ülkelerin birçoğu mali hedeflerini gerçekleştirmek için orantısız olarak bu tür kaynakları satmaya bağımlıdır ve gelirlerindeki azalma hemen hemen her zaman sosyal harcamalarda kesintiye neden olmaktadır. Buna paralel olarak, bazı devletler Amerika tarafından güvenlik tehditleriyle karşılaşmakta ve acilen yanıt vermek zorunda kalmakta; bu yüzden beklenmedik bir şekilde savunmalarına daha fazla para harcamaya ihtiyaç duymaktadırlar. Tek başına, bu “yol” ların her biri, , Hibrit Savaş’ın ilk aşaması olan Renkli Devrim’in umutlarını arttırmak için gerekli olan orta vadeli şartları oluşturmak üzere hükümet’in sosyal harcamalarını azaltmak için planlanmaktadır. Bir devletin hem gelirinin kısıtlanması, hem de savunma bütçesinin artırılması için beklenmedik bir ihtiyaç duyması durumunda, bu, sosyal hizmetlerin kesilmesi üzerinde çeşitli etkilere sahip olur ve hatta Renkli Devrim zaman aralığını orta ila kısa vadede öne çekebilir. Bu, ortaya çıkan iç krizin ciddiyetine ve Amerika’nın etkisindeki STK’ların hükümete karşı önceden incelenmiş kimlik bloklarını siyasi olarak organize etmesindeki başarılarına bağlıdır.
Hibrit Savaşlar 2 :
Teorinin Sınanması : Suriye ve Ukrayna
Araştırmanın bu kısmı, kendisinden daha önce ortaya konan teorik modeli izlemektedir; ABD’nin çeşitli derecelerde başarılı bir şekilde kullanmaya teşebbüs ettiği sosyo-politik yapısal zayıf noktalarına değinmeden once, Suriye ve Ukrayna’daki Savaşların arkasındaki jeostratejik-ekonomik belirleyicileri, ayrıntılı bir şekilde ortaya koymaktadır.
Jeostratejik Belirleyiciler
Suriye
2011 yılında “Arap Baharı” başladığında geleneksel olarak laik olan Arap Cumhuriyeti, ABD’nin geniş çaplı Renkli Devrimler planının içine çekildi
Bu muhteşem operasyonun stratejik temellerini kısaca özetlemekte ABD için konsept, Cezayir’den Suriye’ye kadar, düşman devletlerde (Suriye), güvenilir olmayan partner ülkelerde (Libya) ve kaçınılmaz liderlik değişikliklerinin gerçekleşmesi öngörülen (Mısır, Yemen) stratejik vekil devletlerde uluslararası bir Müslüman Kardeşler kliğinin bir dizi senkronize edilmiş rejim değişikliği operasyonu ile iktidara gelmesine yardımcı olmaktı. Ortaya çıkan stratejik ortamın Soğuk Savaş dönemi Doğu Avrupa’ya benzemesi bekleniyordu; her biri aynı partinin (Komünist Parti yerine Müslüman Kardeşler) yönlendirileceği ve harici bir hami / patron vasıtasıyla vekaleten denetim altında tutulacak, Türkiye ve Katar’ın başkanlığını yaptığı, arka planda ABD lehine yönetilen ortak egemenlik..
Bu gevşekçe örgütlenmiş ideolojik ‘konfederasyon’, basit böl-ve-yönet taktikleriyle (dolayısıyla Suudi Arabistan ve Körfez Devletleri’ne karşı bağımsız olarak örgütlenmesini önleyerek) yönetilebilecek kadar parçalara ayrılmış, ancak İran’a ve onun bölgesel çıkarlarına karşı seferberlik için mezhepsel nefrete kolayca tahrik edilebilecek, böylece Orta Doğu’daki büyük Amerikan stratejisini ilerletmede son derece esnek bir araç haline getiriyor. Bu jeopolitik kumarın kaotik kökenleri göz önüne alındığında, bunun unsurlarının plana göre gitmeyeceği ve ilk denemede bu projenin sadece kısmen gerçekçi bir şekilde gerçekleşmesi mümkün olabilirdi; ki, Suriye halkı, meydan okurcasına kendilerine karşı verilen Hibrit Savaş saldırısına direnerek laik uygarlık devletlerini savunmak için cesaretle savaştıklarında olan da kesin olarak budur.
Suriye’nin her zaman “Arap Baharı” nın etkilediği tüm devletler arasındaki en stratejik ödül olarak görüldüğü ve ABD’nin, kendisine karşı rejim değişikliği için açtığı umutsuzca yaklaşık beş yıldır süren başarısız Hibrit Savaşın da bunu kanıtladığı söylenebilir. Buna karşılık, en kalabalık Arap devleti olan Mısır, yalnızca Amerika tarafından dayatılan Müslüman Kardeşler hükümetini devirdiğinden beri Sina’da Katar yönetimi altındaki düşük seviyeli terörizmle uğraşmak zorunda kaldı. Amerikanın büyük stratejik hedeflerine nispeten önemli bu göze çarpan tutarsızlıktan kaynaklanan neden, Suriye Savaşı’nın arkasındaki coğrafi-ekonomik belirleyicilere bağlanabilir.
Ukrayna
Ukrayna Savaşı’nın arkasındaki jeostratejik belirleyiciler, Suriye Savaşı’nın arkasındakilere göre daha açıktır. Ukrayna hükümetini devirme ve Rus karşıtı pogromların başlamasına neden olan motivasyonun bir kısmı, Rusya’yı 1979 Afganistan benzeri müdahaleci bir tuzağa düşürmekti ve Donbass Savaşı bu girişimin somut örneğiydi. Washington bu konuda kendi amacına ulaşamadı, ancak Ukrayna’nın tüm topraklarını Rusya’ya karşı jeopolitik bir silah haline getirmeyi başardı.
Brzezinski’nin, “Ukrayna olmadan Rusya, Avrasya imparatorluğu olmaktan çıkar “ sözü ünlüdür. Bunu söylerken aklında başka bir şey olmasına rağmen (“Rusya’nın bölgeyi” derhal yeniden Sovyetleştirmeye çalışacağı “nı düşünüyordu), jeopolitik açısında bakıldığında, bu sözün çok temel bir gerçek olduğu söylenebilir. Rusya Federasyonu’nun ulusal güvenliği, büyük ölçüde Ukrayna’daki olaylarla; özellikle geniş batı çevresi ile ilgili olarak belirlenmektedir. Kiev’de ABD’deki “füze savunma” altyapısına (bu gerçekten ABD’nin Rusya’nın ikinci saldırı kabiliyetini etkisiz hale getirebileceği ve böylece nükleer şantaj yapabileceği ihtimalinin artırılmasının örtülü olarak ifadesidir) ev sahipliği yapmayı kabul eden düşmanca bir hükümet, büyük bir stratejik tehdit oluşturacaktır. Brzezinski’nin sözleriyle “Batı, Ukrayna’yı Rusya’nın uzun vadeli bir düşmanı haline getirme konusunda başarılı olursa, Moskova gelecekteki çok kutuplu hırslarına karşı büyük bir jeopolitik engel ile karşı karşıya kalacaktır.”
Ukrayna’nın ABD ya da NATO “füze savunma” birimlerine ev sahipliği yapması korkunç senaryosu henüz tam olarak gerçekleşmedi, ancak ülke, resmi karşılıklı savunma garantileri olmadan, organizasyonun fiili bir parçası haline geleceği “Gölge NATO” üyeliği yolunda hâlâ ilerliyor. Kiev ile Washington arasında ve dolayısıyla Ukrayna ve blok arasındaki askeri işbirliğinin artması, Rusya’nın stratejik çıkarlarına karşı saldırgan manevra yapmaya dayanıyor. Bununla birlikte, Amerikan stratejik planlamacıları, Pentagon’un bu zamana kadar zaten Kırım’ı kontrol etmiş olabileceğini ve bu nedenle “füze savunma birimleri” ni ve diğer istikrar bozucu teknolojilerini Rusya’nın kapı eşiğine yerleştirebilmiş olacağını varsaydığı için, bu, o kadar da kötü değil.. Hibrit Savaş hazırlıkları sırasında Batı’nın düşüncesindeki en büyük yanılgı, Rusya’nın Kırım’daki sivil, insani ve jeostratejik çıkarlarını savunmaktan geri kalacağıydı. Tarihin şimdiye kadar kanıtladığı gibi, ABD’nin şimdiye kadarki en kötü sonuçlarına eşit, çok büyük bir yanlış hesaplama idi.
Coğrafi Ekonomik Belirleyiciler
Suriye
Suriye, Amerikan büyük stratejisi açısından çok önemli çünkü İran, Irak ve kendisi – Suriye – arasında paylaşılan Dostluk Boru Hattı’nın son terminali olacaktı. Bu hat, İran’ın Avrupa pazarına girmesine ve ABD’nin o ülkeye karşı uyguladığı yaptırım rejimini tamamen geçersiz kılmasına izin verecekti. Bu proje ile eş zamanlı olarak Katar’ın , kendi doğal gazını Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye yoluyla ya LNG “Sıvı Doğal Gaz” olarak, ya da Türkiye üzerinden AB’ye göndermek için rakip bir projesi vardı. Başkan Esad, , ülkesinin İran’la köklü ittifakına olan sadakati nedeniyle Körfez teklifini dirayetli bir biçimde reddetti ve buna karşı “Arap Baharı”nın sonrasında, ülkeyi tek kutuplu bir uydu olmayı reddettiği için cezalandırmak amacıyla Hibrit Savaş , ABD ve Körfez Devletleri tarafından şiddetle desteklendi.
Dostluk Boru Hattı tamamlanmış olsaydı, İran ile AB’yi birbirine bağlayan bir enerji ve yatırım koridoru sağlayarak bölgesel jeopolitikte devrim yaratacağı için, dünyanın en önemli çok kutuplu ulusötesi bağlayıcı projelerden biri olacaktı. Bu nedenle, Ortadoğu’nun güç dengesinde önemli bir değişikliğe ve ABD ve Körfez müttefiklerinin mutlak surette zarar etmelerine yol açacaktı. Dostluk Boru Hattı’nın yıllarca bölgede sürdürdüğü hegemonyasına karşı yarattığı güçlü tehdidi anlayan ABD, projenin ne olursa olsun gerçekleşmemesini sağlamayı taahhüt etti; IŞİD’in olası bu transit bölgenin tam ortasında yaratılmasının nedenlerinden biri de budur. Bu açıdan bakıldığında, ABD’nin Mısır yerine neden Suriye’de istikrarı bozmaya öncelik verdiği ve bu çabaya sayısız kaynak tahsis ettiği ve başarmak için küresel bir vekil ülkeler koalisyonu kurmaya istekli olduğu çok daha açıkça anlaşılmaktadır.
Ukrayna
ABD’nin Ukrayna’yı ele geçirmedeki kararlılığında, jeostratejik düşüncelerden çok daha fazlası esin kaynağı oldu; zira bu zorunluluklar, eş zamanlı coğrafi – ekonomik gerçeklerle çakışıyordu. Halk arasında “EuroMaidan” olarak bilinen terörist kent kampanyası başlatıldığında, Ukrayna, ABD tarafından AB ve Rusya arasında yapay bir “uygarlık seçimi” yapmaya zorlandı. Moskova, Avrupa Birliği’ne, Avrasya Birliği’ne ve Avrasya Kara Köprüsü’ne (sırasıyla, enerji, kurumsal ve ekonomik) gaz ve petrol satışı yapmak için , birbiriyle bağlantılı üç çok uluslu bağlayıcı proje geliştirmekteydi ve ABD, her ne pahasına olursa olsunbu projeleri zayıflamayı istiyordu. Brzezinski’nin Ukrayna hakkında daha önce aktardığı ipucunu ve yazarın bunu vurgulaması hatırlanırsa, Ukrayna’nın, bu birbirine bağlı projelerin bir parçası olmaması durumunda, bu projelerin çok daha zayıf hale geleceğine ilişkin bu sözler artık çok daha fazla anlam kazanacaktır.
Her projeyle ilgili olarak, Ukrayna’nın denklemden çekilmesi: Rusya-AB enerji ticaretini engelleyecek ve her iki taraf için beklenmedik bir şekilde komplikasyonlar yaratacaktı; büyük bir pazar ve işgücü Gümrük birliği kapsamı dışında kalıyor ve yalnızca, nispeten daha küçük ve ekonomik açıdan daha az önem taşıyan Belarus’a yeniden odaklanmayı gerekli kılıyordu. Bu da Batı’nın Rus karşıtı tasarıları için daha önce hiç olmadığı kadar büyük bir jeopolitik tıkanma noktası demekti. Ukrayna’yı, Rusya’nın entegrasyon yörüngesinden ayırmanın ek bir ‘faydası’ olarak, ABD, (elbette Kırım’ın birleşimi hariç) kıvılcım yaratmaya istekli olduğu Yeni Soğuk Savaşı kışkırtan, tematik olarak önceden planlanmış bir olaylar zincirini harekete geçirmeyi başarabilecekti. .
ABD, beklenen güvenlik ikilemlerinin (askeri, enerji, ekonomik ve stratejik anlamda), aralarındaki işbirliğini önemli ölçüde engelleyeceğini ve Brüksel’i ABD’nin planladığı kitlesel tek kutuplu iktidar oyunlarına kandırılmaya karşı daha savunmasız hale getireceğini bilerek, Rusya ile AB arasında görünürde aşılmaz engeller yaratmak için bunu yapmak istiyordu. Avrupa üzerinde hegemonik konumunu korumak için ABD, Rusya ve AB’yi mümkün olduğunca uzun süre ve mümkün olduğunca yoğun şekilde ayıracak ve Avrupa’ya dayatılacak aşağıdaki üç kategorik kontrol projesinin şansını artıracak bir senaryo hazırlamalıydı: NATO’nun doğuda sürekli olarak tetikte bulunması (askeri); : ABD’nin AB’ye sıvılaştırılmış petrol gazı ihracatları ve Güney Gaz Koridoru (enerji) gibi Rusya dışındaki enerji yollarının yeniçekiciliği ; ve ABD’ye verdiği diğer ayrıcalıkların yanı sıra AB’nin Washington’un onayı olmaksızın (ekonomik) başka herhangi bir Serbest Ticaret Anlaşması yapmasını imkansız hale getiren Trans-Atlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP).
Bu üç birbirine bağlı faktör, ABD’nin en büyük stratejik hedeflerini desteklemek için hazırlanmıştır. Bu, Batı’nın Avrasya-Rusya arasında suni olarak tasarlanmış “medeniyetler çatışması” dır ve AB’nin artık bundan sonra Rusya’nın önünde korkuyla titreyerek kendisini ‘Batı uygarlığının savunucusu” olan Sam Amca’nın kollarına atmasını öngörmektedir. ABD’nin Avrupa’da yerine getirmek istediği nihai plan budur, çünkü üç önemli bileşenin (daha önce açıklanan askeri, enerji ve ekonomik yönler) yanısıra başarıyla uygulanması, Avrupa’da kendisi için nesiller boyunca hakimiyetinin koşullarını yaratacaktır.
Sosyo-Politik Yapısal Zayıflıklar (Suriye)
Etnisite: Suriye’nin nüfusunun en az% 90’ı Arap, % 10’u ise çoğunlukla Kürt kökenlidir. Hibrit Savaş perspektifinden bakıldığında, bu durumun devletin istikrarsızlaştırılmasında yararlı olabileceği varsayılabilir ancak bazı faktörler, bu durumun, Amerika’nın beklediği potansiyele ulaşmasını engelledi. Birincisi, Suriye halkı, kendi uygarlık mirası ve İsrail’e karşı sert muhalefeti nedeniyle çok yurtseverdir. Sonuç olarak, çoğunlukla mono-etnik toplum arasında açıkça birçok kişisel siyasi görüş söz konusuyken, geçmişte devletin şiddetle karşısına çıkacakları hiçbir gerçek olasılık olmadığı için, bu Hibrit Savaşın gerekliliğini yerine getirmek üzere savaş alanına çok sayıda uluslararası terörist ve paralı askeri getirilmesi zorunluluğu vardı.
Kürtlere gelince, Türkler ve Iraklılardan farklı olarak, tarihlerinde hükümet karşıtı bir isyan yoktu ve Suriye’deki durumları yönetilebilirdi; Batılı haber merkezlerinin geçmişe dönük olarak boyamaya çalıştıkları gibi kötüye gitmiyordu. Radikal bir hükümet karşıtı kitleye dönüşebilmeleri hayal edilse bile, ulusal işlerdeki nispeten küçük rolleri ve herhangi bir güç merkezinden uzak olan belirsiz coğrafi mesafe, önemli Hibrit Savaş aktörleri olmalarını engelledi; yine de kalabalık nüfus merkezlerine daha yakın olan Arap teröristlerine etkili stratejik destek sağlayabilirlerdi. Ancak bilindiği gibi, Kürtler Şam’a sadık kalmışlar ve hükümetle aralarını bozmamışlardı; bu da içinde bulundukları durumlarıyla yetindiklerini ve “isyana eğilimli “ olmadıklarını kanıtlıyordu.
Özetle, ABD’nin “Suriye’ye karşı Hibrit Savaş planlamasının etnik bileşenleri, beklenen potansiyellerini yerine getirmekte başarısız oldu; bu, savaş öncesi istihbarat değerlendirmelerinin Suriye Yurtseverliği’nin birleştirici çekimini hafife almış olduklarını gösteriyor.
Din: Suriye’nin nüfusu ezici bir çoğunlukla Sünni olmakla birlikte, hükümette ve orduda geleneksel olarak çeşitli liderlik konumlarında bulunan önemli bir Alevi azınlığa da sahiptir. Daha önce bu durum, hiç sorun olmamıştı; fakat dışarıdan yönetilen (Körfez Devletleri tarafından örgütlenmiş) toplumsal önkoşullandırmayla nüfusun bir kısmı mezhepsel düşünmeye adapte oldu ve 2011’de Renkli Devrimlerin başlatılmasından sonra, bazı yerel unsurlar arasında tekfiri gerginliğinin psikolojik temeli kök salmaya başladı. Daha sonra, mezhepçilik daha önce hiçbir zaman Suriye toplumunda bir faktör olmamasına rağmen (bugüne kadar neredeyse beş yıldır “dini” olarak motive edilmiş terörist provokasyonlara rağmen) ve bugüne kadar da önemli bir güç olmamasına rağmen, yabancı cihadçıları takviye etmek ve ABD ve müttefiklerinin Cumhurbaşkanı Esad’ın ‘halkı temsil etmediğini’ ve dolayısıyla devrilmesi gerektiğini iddia etmeleri için ‘makul bir’ kılıf olarak kullanılacaktı.
Tarih: Suriye binlerce yıllık bir tarihe sahiptir ve tüm zamanların en zengin uygarlıklarından birini temsil ediyor. Sonuç olarak, bu, ülkenin vatandaşları, daha sonra kendini Hibrit Savaşa karşı en güçlü savunmalardan biri olarak gösterebilecek sarsılmaz bir vatanseverlik duygusuna sahiptir. Bunun Amerikan stratejistleri tarafından Suriye’ye yönelik hazırlık araştırmalarında keşfedileceği açıktı, ancak merhum Hafız Esad’ın Başkanlığından önceki yıllardaki, istikrarı bozucu darbe üstüne darbenin gerçekleştiği bağımsızlık yıllarına başarılı bir şekilde dönüşebileceğini düşündükleri için, önemini küçümsüyorlardı. Aksine, Suriyelilerin büyük çoğunluğu Esad ailesinin ülkenin istikrarı ve başarısına katkılarını samimi bir şekilde takdir ediyordu ve ülkeyi bu ailenin siyasi yükselişinden önceki karanlık yıllara geri döndürecek hiçbir şey yapmak istemediler.
İdari: Fransız işgalinin bir döneminde ayrı idari sınırların kısa süren mirası, ABD’nin Suriye’nin resmi ya da federal bir bölümünü yeniden diriltmesi için jeopolitik bir örnek sağladı. Bu zamanın tarihsel belleğinin, günümüzde Suriyelilerin ruhunda büyük ölçüde kaybolmuş olması, (hükümet karşıtı teröristleri temsil eden manda dönemi bayrağı hariç), bunun gelecekte onlara dışarıdan empoze edilmesi ve “tarihsel olarak haklı gösterilmesi”olasılığının olmadığı anlamına gelmez. Rus terörle mücadele müdahalesi, Suriye’nin resmen parçalanma ihtimalini etkisiz hale getirdi ancak Rakka için halen devam eden yarış, teröristlerin “sermayesini” yakalayan gücün, devletin savaş sonrası iç oluşumunu belirlemek için en iyi kartları elinde tutacak fakat aynı zamanda, ABD ve vekillerinin Suriye konusunda Amerikan yanlısı destek alanlarında büyük oranda özerk bölgelerin yaratabileceği federal bir “çözüm” ü zorlamasına olanak sağlayacaktır.
Sosyo-Ekonomik Eşitsizlik: Savaş öncesi Suriye, kentsel alanların kırsal alanlardan daha fazla gelişmiş olması şeklindeki küresel stereotip “kural” a bağlı kalmasına rağmen, sosyo-ekonomik göstergelerin nispeten dengeli dağılımına sahipti. Ülkenin coğrafi alanının çoğunu kırsal alanlar oluştursa da, nüfusun yalnızca bir kısmı burada yaşarken, Suriyelilerin çoğu Halep-Hama-Humus-Şam’ın batısındaki kuzey-güney koridorunda yaşıyor; stratejik olarak önemli bir nüfus da kıyıdaki Latakya’da bulunuyor. 2011 yılına kadar Suriye yıllarca istikrarlı bir ekonomik büyüme gösteriyor ve buna karşı verilen Hibrit Savaş olmasa idi, bu oranın azalacağına inanmak için hiçbir neden yok. Bu nedenle, savaş öncesinde Suriye’de sosyo-ekonomik farklılıklar kesinlikle var olmasına rağmen, hükümet tarafından doğru bir şekilde yönetiliyordu (kısmen devletin yarı sosyalist niteliğ sayesinde) ve ABD’nin yararlanabileceği bir faktör değildi.
Fiziksel coğrafya: Bu, Suriye’ye karşı hibrit savaşın avantajına en çok yarayan özelliklerden biridir. Renk Devrimi bileşeni yoğun olarak yukarıda belirtilen batı merkezli kuzey-güney koridorunda yoğunlaşmıştı ve Konvansiyonel Savaş kısmı, bu bölgenin dışındaki kırsal bölgelerde gelişti. Yetkililer, kentsel ve kırsal güvenlik ihtiyaçlarını dengelemekte güçlük çekiyorlardı ve ABD ve Körfez müttefiklerinin Türkiye üzerinden teröristlere yönlendirdikleri inanılmaz miktardaki destek, askeri dengeyi geçici olarak bozdu ve ilk birkaç yılı belirleyen çıkmaza neden oldu. Bu gerçekleştiğinde ve Suriye Arap Ordusu, nüfus koridorunda meydan okuyan güvenlik konularına odaklandığında, IŞİD, doğudaki lojistik olarak uygun olan ovalar ve çöller boyunca hızlı konvansiyonel askeri ilerlemeler yapmayı başardı ve hızla kendi “hilafet” ini kurdu. Bunun sonuçları da ülkedeki günümüzdeki olayların gidişatını yönlendiriyor.
Sosyo-Politik Yapısal Zayıflıklar (Ukrayna)
Etnisite: Ukrayna’nın Doğu ile Batı, Ruslar ve Ukraynalılar arasındaki demografik bölünmüşlüğü biliniyor. Hibrit Savaş bağlamında, neredeyse kesin coğrafi dağılım (Odessa’daki Rus çoğunluğu ve Kırım’taki çoğunluk hariç), zamanı geldiğinde kolaylıkla sömürülebilecek kökleşmiş bir demografik ikilik yaratması nedeniyle Amerikan stratejik planlamacılaray için allahın bir lûtfuydu.
Din: Burada da, ülkedeki iki önemli nüfus grubunu temsil eden Rus Ortodoks Kilisesi ve Ukrayna Ortodoks Kiliseleriyle doğu ile batı arasında neredeyse mükemmel bir coğrafi bölünme var. Daha batısında, çoğunlukla savaşlar arası İkinci Polonya Cumhuriyeti’nin eski topraklarına tekabül eden Uniat Kiliseler (Doğu Katolik Kiliseleri ) ve Katolik Kiliseleri vardır. Hıristiyan mezhepçiliği, EuroMaidan’ın arkasındaki en belirgin şiar değildi; radikal taraftarları, Rus halkının etnik ve kültürel temizlenmesini isteyerek, ülke çapında bir kampanyada darbenin başarısını Rus Ortodoks Kiliselerini ve diğer dini mülkü yok etmek için kullandılar.
Tarih: Modern Ukrayna devleti, Rus ve Sovyet liderleri tarafından kendisine miras bırakılmış yapay bir toprak birleşimidir. Doğal olmayan kökenleri, nedeniyle sürekli olarak tartışmalı bir varlık olmuş ve II. Dünya Savaşı’ndan sonra bölgesel genişlemesi bunu daha da karmaşık hale getirmiştir. Günümüzdeki Ukrayna’nın en milliyetçi yığınları, savaşlar öncesinde Polonya’nın ve bundan önce Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun parçasıydılar , bunun sonucu olarak, halkı, devletin orta ya da doğu kesimlerinden farklı bir tarihsel bellek kazandı.
Çekoslovakya ve Romanya’dan edinilen yeni eklenen bölgelerde yaşayan Macar ve Rumen azınlık topluluklarının bir dereceye kadar doğal bir kimlik “ farklılığı” var ve bu durumun yüzeye çıkması için sadece dışarıdan dürtüklenen bir “istikrarsızlaştırma” gerekiyordu. Hibrit Savaş’ta tartışılan ve Newsweek’in darbeden hemen birkaç gün önce (web sitesinden şüpheli bir şekilde silinen ancak web.archive.org’da bulunan) bildirdiği gibi, Batı Ukrayna’nın tarihi ve etnik-dini açıdan farklı bölgesi Başkan Yanukoviç’e karşı, tam ölçekli silahlı bir isyanın içindeydi ve bu rejim değişikliği kampanyasının Gayri Nizami Savaş yönünün ülkenin bu özel kesiminde başlaması tesadüf değildi.
İdari Sınırlar: Ukrayna’nın iç bölünmeleri – etnik bölünme, Hıristiyan mezhepçilik, tarihi bölgeler ya da seçim sonuçları gibi – birçok durumda idari sınırlarıyla, oldukça düzgün bir şekilde çakışmaktadır ve bu, Amerikalı stratejistleri Ukrayna’da kolayca bir Hibrit Savaşı çıkartılabileceğine ikna eden nihai asimetrik çarpan olarak işlev gördü..Şubat 2014’ün sonlarında beklenmeyen darbe olmasaydı, yalnızca Yanukoviç’in rejim değişikliği teröristlerine karşı tutunmayı başarması ve ülkedeki “isyan”ın dışında kalan bölgelerinin geri kalanı üzerindeki denetimini koruması halinde, muhtemelen ABD’nin fiziksel olarak ülkenin batı kısmını hükümet yanlısı diğer kısımlardan ayırmak için Ukrayna’nın sosyo-politik zayıflıklarını sömürmeye çalışması gerekecekti.
Sosyo-Ekonomik Eşitsizlik: Ukrayna, Suriye’ye benzer bir şekilde sosyo-ekonomik göstergelerin yaklaşık olaarak eşit dağılımına sahiptir, ancak Arap Cumhuriyetinin ve mütevazi zenginliklerinin aksine, Doğu Avrupa devleti vatandaşları arasında yoksulluğu eşit derecede yaygınlaştırmıştır. Yoksulluk içinde olan ya da yoksulluk çizgisine yakın durumda olanUkraynalıların büyük bir kısmı, EuroMaidan Renkli Devrim’in sihirbazları tarafından hükümet karşıtı ‘aktivistler’ olarak istihdam edilmeye hazır bir havuz oluşturuyorlardı ve herhangi bir uygarlık ya da ulusal vatanseverliğin olmaması (Pravy Sektor tarafından temsil edilen sert cahil faşist sapkınlık hariç), önceden örgütlenen ve zamanı geldiğinde harekete geçirilen çok sayıda “kiralık isyanlar” ın ortaya çıkmasını engelleyecek toplumsal önlemlerin olmadığı anlamına geliyordu.
Fiziksel Coğrafya: Savaş öncesi Ukrayna’nın en yaygın ovalık coğrafyasının tek farklı kısmı, yarımadadan çok bir ada gibi duran Kırım idi. Özerk cumhuriyetin elverişli coğrafyası, bu bölge sakinlerinin kendilerini başarısız Ukrayna devletinden ayrılmaya ve Rusya’daki kardeşleriyle nihayet birleşerek Kruşçev’in tarihi hatalarını düzeltmeye yetecek kadar uzun süre savunmalarına yardımcı olunca, ironik bir şekilde ABD için ciddi bir dezavantaj oluşturdu. Donbass’ ta aynı coğrafi kolaylaştırıcı faktörler geçerli olmadığı için, yurtseverlerin topraklarını savunmaları engellendi ve onlar, Kiev’in çoklu saldırılarına karşı daha savunmasız kaldılar. Darbe öncesi ortamda, Ukrayna’nın kolayca geçilebilen coğrafyası, batı “devrimciler” in sayısız polis karakolu ve o sırada ele geçirdikleri askeri kışlalardan yeterince çalıntı silah, teçhizat ve araç biriktirdikten sonra Kiev’e hızlı bir şekilde IŞİD benzeri bir saldırı yapmalarını sağlamak için ideal olurdu.
Önkoşullandırma
Hibrit Savaşın toplumsal ön koşullarının ayrıntılı bir biçimde tartışılması mevcut araştırmanın kapsamı dışındadır, ancak bu ön koşulların genel olarak sosyal / kitlesel medya – eğitim-STK üçlüsünü içerdiği varsayılabilir. Yapısal ön koşullandırmayla ilgili özellikler, yaptırım baskısından ayrı olarak, bir ölçüde farklıdır; Bölüm I’de açıklanan önemli ölçüde tartışılan unsurun ( enerji piyasasının bozulması) geçen yıla kadar meydana gelmedi ve bu nedenle, incelenen iki Hibrit Savaş’a gidişteki faktörlerden biri değildir. Yine de, Ukrayna’nın kasaları, yaygın ve parazit yolsuzluklarla kurumuş ve Suriye’nin ( on yıllar boyunca durumu oldukça iyi idare etmesine rağmen ) devamlı olarak İsrail’e karşı savunma için askeri ihtiyaçlarıyla halka karşı toplumsal taahhütlerinin çelişmek zorunda kalmasıyla, iki ülke için de kesinlikle daha farklı unsurlar rol oynamaya başlamıştı.
Andrew Korybko, Amerikalı siyasi yorumcu, şimdilerde Sputnik haber ajansı için çalışmaktadır. Bu yazı, yazarın Hibrit Savaşlar: Rejim Değişikliğine Dolaylı Uyarlamalı Yaklaşım (Hybrid Wars: The Indirect Adaptive Approach To Regime Change (2015). adlı kitabı ve yine Hibrit Savaşlar konusundaki yazı dizilerinden özetlenmiştir.
*Oriental Review 4 Mart 2016