HDP Kongresi ve Birleşik Haziran Hareketi Buluşması – Nusret Tüfekçi

22.11.2014 Cumartesi günü Samsun Karides tesislerinde yaklaşık dörtyüz kişinin katılımıyla HDP 1.Olağan Kongresi yapıldı. Samsun  gibi bir ilde böyle coşkulu ve yüksek katılımlı bir kongrenin yapılmış olması önemlidir. Çünkü Karadeniz illerinin çoğunda olduğu gibi Samsun’da da faşist ve gerici güçlerin saldırıları en cılız demokrasi hareketlerini bile yok etmeye kurgulanmış durumda. Şovenizmin yıllardır körüklendiği, koruyup gözetildiği diyarlar buralar. Hrant’ın katili buralardan seçilir; mafya babalarının “doğulusuna”  karşı cici mafyalar buralardan bulunur.  Örneğin Kürt İdrisler varsa, Çakıcılar ve Pekerler oluşturulur buralardan. Dolayıyla da milliyetçiyim dedin mi  akan sular durur buralarda. Yaptığın işin kirliliği, temizliği düşünülmez. Katiller milliyetçiyim dedi mi, katilliği kutsanır. Hırsızın muhafazakar ve milliyetçi olması onu tertemiz eder. Fuhuş, uyuşturucu benzeri işler yaptığınız işletmenin kapısına ay yıldızlı bayrağı asıp, vatan millet Sakarya dediniz mi, her şey temize çıkar!. Ama kimse kendisine neyin milliyetçisisin diye sormaz bu diyarlarda. Oysa bu muhafazakâr milliyetçilerin büyük bölümü; Laz, Çerkez, Gürcü hatta Kürt’tür.Ama kendi milliyetçiliğini lanetleme aşamasına gelmiş bu insanlar, çeşitli güdüler sayesinde Türk milliyetçisi ve bilmem ne muhafazakarı olmuştur. Yani kimliksizliklerinin verdiği zafiyeti onlara burjuvazi kirli kumaşlarla örtmeyi öğretmiştir.Onun içindir ki buralarda sorgulanmadan bağlılıklar yaratılmaya çalışılmaktadır.Bilinmektedir ki buralarda sorgulamalar bir başlarsa, ya sev ya terk et diyenler gidecek yer bulamayacaklar.İşte onun için önemlidir HDP nin dörtyüz kişiyle coşkulu bir kongre yapması..

Bu saptamalardan sonra kongrenin içeriğine bakalım. Aşağı yukarı ülkemizdeki tüm dil ve içerikte müzik ve sloganlarla kongrenin coşkusunun artırılmasının ardından, İl eş başkanı Cevdet BAKIN, Eş Genel Başkan Figen YÜKSEKDAĞ , diğer yönetici ve konukların konuşmalarına geçildi. Özellikle Samsun ve Karadeniz’deki faşist saldırılar karşısında buradaki direnen yoldaşlarına övgüler sundular. Ama işin asıl anlamlı olan yanı, bazı konuşmacıların bu hareketi bir cephe olarak lanse edip, herkesin bu harekete kendi değerleri üzerinden omuz vermesi gerekliliği anlatılırken, bazı konuşmacıların ise herkesi hemen partili olmaya çağırmasıydı. O zaman insanın aklına herkes HDP’li olacaksa HDP bileşeni partileri nereye koyacağız; eğer HDP, içinde farklı partilerin yer aldığı bir cephe partisi ise, HDK ne oluyor diyesi geliyor.Başka bir deyişle, bu kongre BDP kongrelerinden farklı olarak neyi içeriyor?

Yukarıda dilimizin döndüğünce vurguladığımız, sorun olabilecek şeyleri kanıtlayan iki metin sunuldu kongreye ve kongrede oy birliğiyle kabul edildi. Bunlardan biri “bundan sonra toplumsal kalkışmalara ve işçi hareketlerine daha fazla ilgi gösterilip, daha duyarlı olunmasını” öneriyordu; diğeri ise “partinin ekolojik içerikli eylem ve oluşumlara daha fazla ilgi gösterip, mücadelelere katılmasını “ öneriyordu. Oysa partinin bileşenleri mi dememiz gerekiyor yoksa partinin dostları mı dememiz gerekiyor bilemediğimiz, bu konularda kendini lanse eden partiler yok muydu? Örneğin, HDK bileşenlerinin önemli bir omurgası Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi değil miydi? Asıl murat edilen de doğa ve ekolojik faaliyet yönünü YSGP temsil etmiyor muydu? Yine Emek ve toplumsal başkaldırılarda baş rolü üstlenmeyi hedefleyen SYKP, ESP, SDP vb. partiler yok muydu? Bu anlaşılmazların karşısında tüm bileşenler HDP çatısı altında sönümlenip, partinin de tüm toplumsal olaylara muhalefet eden, demokrasiyi genişletip, ülkenin en önemli sorununu çözmeye talip kitle partisi olmaya namzet bir parti olduğunu vurgulamasıydı.

Kongre de, Emperyalizme ve kapitalizme karşı söylemleri ön plana çıkarırken bunlardan  nasıl kurtulunacağı konusunda her hangi bir yol önermesi sunmadı. Kısacası söylemlerin tamamı sistem içi demokratikleşmeye ayrılmıştı. Bu söylemi eleştiriden ziyade HDP’ yi iyi anlayıp analiz etmemiz için vurgulamak istedim…Çünkü HDP sistemin demokratikleşmesini sağlayacak argümanların sistem içinde kalınarak başarılabileceğine inanıyor. Bu toplumu adil, eşit, insan haklarına saygılı, emeğe saygılı.. bir hale getirmek için yola çıktıklarını söylüyor. Ama asıl bilinmesi gereken ise bu sayılanların burjuva sisteminde olamayacağıdır. Sistemin sonlandırmayan bir erk dönüp dolaşıp yine burjuva sınıfı yararına başka bir yüzüyle çalışmaya başlar.

Ama güzel bir kongre oldu. Güvenlik önlemlerinin had safhada olmadığı, ama her hangi bir saldırganlığın olmadığı bir kongre oldu. Demek ki güvenliği ortadan kaldıran bizzat burjuvazinin kendisinden başkası değildir.

23 Kasım Pazar günü ise,Samsun TES-İŞ salonunda Haziran Hareketinin buluşması vardı.Burada da yine AKP iktidarına karşı birleşmenin yolları aranıyordu. Haziran tipi eylemleri yinelemek için yollara çıkmış olduklarını söylüyorlardı. Ama şu bilinmeli ki Haziran tipi eylemleri örgütlemekten ziyade, o eylemler olduğunda örgütlü olmaktır asıl mesele..Bir de, o eylemleri nereye evireceğiniz önemlidir. Varsayalım örgütlüsünüz ve o eylemleri sürükleyip AKP iktidarını alaşağı ettiniz.  Yerine koyacağınızın da hesabını yapmalısınız ki anlamlı olsun. Yani sistemin tüm kurumlarını alaşağı etmek üzere konumlanmıyorsanız, sonuç itibariyle biri gider diğeri gelir..Bu da önceki denenmişlerin bir versiyonu olmaya namzet olarak kalır.

Kısacası hafta sonu Samsun hareketli geçti. Her türlü eleştirilerimize rağmen yine de olumlu gelişmeler. Herkesin yerinin ve safının belli olduğu örgütlenmelerin olduğu atmosferler son tahlilde İşçi Sınıfı Hareketlerine ivme kazandıracaktır. Bu da bizi siyah beyaz bir ülkeden, çeşitli renklerin olduğu ülkeye evirecektir. Böylece de bizim yerimiz daha anlaşılır olacaktır…