Şu anda gündeme oturan kavga, ne yazık ki işçi, emekçi ve mazlum halklarımız ile burjuvazi arasında değil; işbirlikçi vahşi burjuvazinin farklı klikleri arasındadır. Ve ne yazık ki yeterince örgütlü olmadığımız, bu nedenle de gerçekliği doğru analiz edecek teorik yeterlilikten ve sınıfımızdan uzak olduğumuz için, hayata örgütlü ve etkin bir müdahalede bulunamıyoruz. En acı olanı ise emekçilerin ve demokratların azımsanmayacak bir kesimi de demokrasiyi ‘savunmak’ için demokrasi-emek-özgürlük düşmanlarının peşine takılıyor; burjuvazinin çeşitli (liberal, dinci, mezhepçi, ulusalcı, şovenist…) ideolojilerinden etkilenerek bu sınıfa yedekleniyor. Oysa bilindiği gibi burjuvazinin ideolojik yanıltma aygıtı ne derse desin, işbirlikçi tekelci burjuvazinin siyasi planda yansıması siyasi gericiliktir. Sıkıştığı zaman, kendi koyduğu bütün kuralları tereddütsüz çiğner ve demokrasi ve devrim güçleri karşısına da domuz topu gibi birleşerek çıkar.
Aralarında acımasız bir kavgaya tutuşan Gülen cemaati ile AKP, iki üç yıl öncesine dek sıkı bir ittifak içindeydiler; suç ortağı idiler; devlet mekanizmasının zirvesinde ve içinde çöreklenmiş, birbirine hiç güvenmeyen ama birbirine muhtaç soygun çeteleriydiler. Öküz ölüp de ortaklık bozulunca amansız bir kavgaya tutuştular.
Şimdi yapılması gereken, demokrasi düşmanlarından demokrasi bekleyen kardeşlerimizi onlardan koparmak; dupduru bir sınıfsal analize dayanan bir mücadele stratejisi çizebilmek ve inatçı bir mücadeleye girişmektir. Düşman sınıfın tam karşısında yığınak yapabilmek ve burjuvaziye tam cepheden saldırabilmek için özellikle ve öncelikle bu sınıftan ideolojik, politik ve örgütsel olarak tam bir kopuş gerekmektedir.
Düşman sınıfın çeşitli ideolojileri ve kliklerinden tam kopuşu gerçekleştirdiğimiz, devrim ve demokrasi güçlerini bu zeminde yoğunlaştırmaya başladığımız andan itibaren;
* önümüzün açıldığını,
* biriken potansiyelin devrimci bir sel yatağında toplanmaya başladığını;
* umutsuzluğun, şaşkınlığın, çaresizliğin kaybolduğunu,
* bireysel öfkenin toplumsal cesaret ve umuda dönüştüğünü;
* burjuvazinin içindeki çelişkilerden daha iyi yararlanabildiğimizi,
* işçi sınıfımızın Kürt özgürlük hareketine olan enternasyonalist dayanışma görevini çok daha iyi yerine getirebildiğini ve böylece memleketin iki yakasının bir araya geldiğini,
* düşman sınıfın sahte ‘muhalefet’ partilerine yedeklenen tüm namuslu ve vicdanlı insanlarımızın oralardan koparak işçi ve emekçi muhalefet cephesine aktığını,
* burjuvazinin artık iyice yönetemez duruma geldiğini,
* devletin çürüyerek lime lime dökülmeye başladığını,
* devrimci güçlerin moral üstünlüğü ele geçirdiğini,
*tüm mağdur ve mazlumların, tüm ezilen kesimlerin en diri muhalif güçlerinin bu çekim merkezi etrafında toplanmaya başladığını… göreceğiz.
Adından başka komünizmle ilgisi olmayan utangaç milliyetçiler veya devrim kelimesinden bile rahatsız olan ‘sol’ liberal reformistler ( ve biliyoruz ki devrimciler en tutarlı demokratlardır ve toplumsal pratikler göstermiştir ki temel hak ve özgürlükler ancak ve ancak devrime yürüyen kararlı bir mücadelenin yan unsurları, türevleridir) bir yana, TARİH gerçek enternasyonalist komünistlerin omuzlarına bu momentte zor ve onurlu bir görevi koymuştur: Devrimci bir program zemininde kendilerini daha iyi (devrimci güçlü bir parti olarak) örgütlemek, devrimci muhalefetin düşman sınıftan ideolojik, politik ve örgütsel olarak tam kopuşunu gerçekleştirmek, işçi hareketiyle sosyalist hareketi buluşturup kaynaştırmak ve sekterlikten uzak ve devrimci bir taktik esneklik göstererek düşman cepheyi iyice daraltıp düşmanı tecrit etmek ve aynı süreçte de demokrasi ve devrim cephesini genişletmek… görevi.
Bu çok zor diyorsak, hiç kimse bize devrimciliğin kolay bir şey olduğunu söylemedi ki!.. Buna gücümüz yetmez diyorsak nitel gücümüzü yığınlarla buluşturarak maddi bir güce dönüştürmeliyiz. Omuzlarımız bu kadar yükü taşımaz diyorsak, o halde omuzlarımızı Atlas gibi bütün dünyayı taşıyabilecek kadar güçlendirmeliyiz. Ve bütün bu görevleri de şu anda nerede, ne kadar örgütlüysek, hangi muhalefet odaklarıyla bir araya gelebiliyorsak behemehal mücadele birliği oluşturmalı ve kararlı bir mücadele yürütürken başarmalıyız. Biliyoruz ki, mücadeleye girişmek için en elverişli koşulları bekleyen devrimciler, çok kötü devrimcilerdir.