Bir Fotoğraf ve İlginç Bir Benzetme- Yusuf Erdem

Türkiye’nin en büyük holdinglerinden biri olan Doğuş Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk; aynı zamanda bu gruba bağlı Doğuş Yayın Grubu’nun en büyük hissedarı ve  asıl patronudur.  Vikipedi’ye göre bu Medya grubu şu anda;

– Başta NTV haber kanalı olmak üzere tam 18 Tv. Kanalına,
– Tam 13 radyo istasyonuna,
– Altı dergiye ve
– Beş internet yayınına hükmetmektedir.

Bu büyük patronun, büyük muktedir karşısında “rükû”ya varmış durumunu gösteren fotoğrafı, iktidar ve ‘merkez’ medya arasındaki asimetrik ilişkiyi –tıpkı Erdoğan’ın Milliyet gazetesinin yaşlı patronunu azarlayarak zırıl zırıl  ağlatması gibi- çok iyi somutlamaktadır:

Büyük Reis’in yandaş medyaya nasıl hükmettiğini, telefonla talimat vermelerini, medya yöneticilerini tıpkı bir köleyi azarlayan efendi gibi azarlamalarını sağır sultan bile duydu.

Medya-iktidar ilişkisini çok çarpıcı bir benzetmeyle ortaya koyma başarısı ise liberal gazeteci Cengiz ÇANDAR’a ait. Bir zamanlar AKP ve suç ortağı cemaatten demokrasi ve demokratikleşme bekleyen Çandar, bir dergiye verdiği söyleşide şimdi şunu söylüyor:

En azından kaçış yapacağımız medya vardı o dönemde. Şu anda o medya ( bir zamanların merkez medyasını kasdediyor ) iktidar medyası. Olmayanı da patronları itibariyle rükû halinde olan bir medya. İki türlü medya var Türkiye’de şimdi: Biri reisin önünde secdede, Allah önünde demiyorum, öbürü de rükûda.

Bütün bunlardan altını çizmemiz gereken bir temel yasa ve çıkarmamız gereken iki ders:

Bilindiği gibi burjuvazi; işçi sınıfı ve tüm emekçiler üzerindeki sömürüsünü ve hakimiyetini yalnızca devletin zor ve şiddet (ordu, polis, istihbarat örgütü, mahkemeler, hapishaneler…) aygıtıyla değil; aynı zamanda ve en az onun kadar etkili olan yanıltma aygıtı dediğimiz ideolojik (medya, eğitim sistemi, burjuva ahlakı, sanatı, gelenekler, inanç sistemleri…) aygıtıyla gerçekleştirir ve sürdürür. Bu ideolojik aygıt sayesinde  gençlerin ve emekçilerin beyinlerinde her biri diğerinden daha tehlikeli olan liberal, dinci-muhafazakar, ulusalcı burjuva  ideolojilerini kökleştirir  ve  her gün her fırsatı kullanarak bu düşünceleri yeniden tazeler.

Bundan yola çıkarak önümüze koymamız gereken iki görev ise:

Birincisi; bütün basın emekçilerinin ve bütün dürüst gazete yazarlarının kendi meslek örgütleri ve sendikalarda sıkıca örgütlenmeleri, tüm sendika ve yığın örgütleriyle güç birliği yapmaları ve böylece kendilerini, meslek ilkelerini ve işten atılmak istenen meslektaşlarını savunmalarıdır.

İkincisi ise işçi sınıfının, komünistlerin ve tüm devrimci demokrat güçlerin düşman sınıfın medyası karşısında kendi bağımsız medyasını yaratmaları; henüz birer filiz halindeki yayınlarını büyütüp geliştirmeleri, gençler ve emekçiler arasında yaygınlaştırmaları ve devrimci ve demokrat yayın organlarını kesinlikle holdinglerin reklamlarına muhtaç bırakmamalarıdır. Ancak böylesi bir medya sayesinde burjuva medyasının iki kanadı ve şimdi muhalefete geçen cemaat medyasının ve  yaydığı açık ve örtülü tüm yalanlarını deşifre edebilir; gizlenen ve asıl görülmesi gereken gerçekleri dupduru bir yayla suyu gibi apaçık ortaya koyabilir ve böylece irili ufaklı tüm düzen karşıtı direniş ve başkaldırıları bütünleştirerek devrimci bir sel yatağında toplayabiliriz. Zalimlere karşı mazlumlar, sınıfa karşı sınıf!  Ve düşman sınıfın medyasına karşı işçi ve emekçilerin, tüm devrimci ve demokratların bağımsız medyası!

Komünistler; bu doğrultudaki tüm çabalara omuz verecek ve olanca güçleriyle destek ve örnek olacaklardır.