Bayrakla Türkiyelileşme! – Mustafa Özkan

”Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır!”der Mithat Cemal Kuntay, ünlü bir şiirinin dizesinde. Kendisi haklıdır çünkü bayraklar, binlerce emekçinin, binlerce yoksul gencin sözde vatan, bayrak uğruna hem kendi kanının dökülmesi hem de başka emekçilerin ve yoksul gençlerin kanını dökmeleriyle bayrak olmuşlardır. Bayrak, yoksulları savaşlara yollayan bezirganlar, tefeciler, patronlar için sözde çok kutsal olsa da hiçbir zaman paradan daha değerli olmamıştır. Bayrak sadece patronlar adına ölen ve öldüren yoksullar için kutsal olmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti için bayrak çok önemlidir. Anayasa ile beraber sıkı önlemlerle korumaya alınmıştır ve Türk bayrağı motifli bir balon dahi yapsanız suç işlemiş olabiliyorsunuz. Devlet için bu denli kurucu öğe niteliği taşıyan bayrak, haliyle şoven bir eğitim sistemi ile de çocukların kafalarına kazınarak, kutsallaştırılıyor. Dolayısıyla da Türkiye’de ulusal bayrak birleştirici özellik taşımaktan çok şovenizmin kitlelerin bilincinde korunmasını sağlayan bir sembol olarak ortaya çıkıyor.

Türkiye’deki devrimci hareketin geleneksel olarak en önemli ve devrimci reflekslerinden birisi; Türk ulusal bayrağının kitlelerin bilincindeki şovenizmin inşasını sağlamlaştıran sembolik değerinin farkına varılması ve bayrağın reddedilmesidir. Devrimci hareketler genel olarak Türk bayrağını bir birleştirici unsur olarak görmekten çok onu şoven duyguları körükleyen bir sembol olarak görmüştür. Özellikle 90’yılların başından itibaren yükselen Kürt ulusal hareketinin yükselmesiyle hem Türkiye devrimci hareketi hem de Kürt hareketi Türk bayrağı ile arasına derin bir kırmızı çekmiştir. Çekilen bu derin kırmızı çizgi sadece bir bayrağa tepki duymanın ötesindedir. Türk bayrağı daha bu ülkenin kuruluşundan itibaren, kırmızı rengini, T.C. tarafından katledilen devrimcilerin ve başta Kürt halkı olmak üzere ezilen halkların kanından almıştır. Tam da bu yüzden Türk bayrağı ile araya çekilen kırmızı derin çizgi bir bayrağa duyulan tepkinin ötesindedir.

Tüm bu anlatılanları bir kenara koyarsak kitle mücadelelerinin artış gösterdiği belli dönemlerde, kimi sosyalist akımlar Türk bayrağı üzerinden belli oportünist yaklaşımlar sergileyebiliyor. 2013 senesinde Gezi ayaklanması ile beraber yüz binlerce gencin ellerinde Türk bayrakları ile ilk defa sokağa çıkması ve tepkilerini dile getirmesi kimi sosyalistlerde ” Türk bayrağının özgürleştiği” gibi talihsiz açıklamaların yapılmasına yol açtı. Şoven bir eğitim sisteminde yetişerek Türk bayrağını kafalarında kutsallaştıran gençlerin, ellerine Türk bayrağı alarak meydanlarda polis veya asker karşısında kendini meşrulaştırmaya çalışmasından daha doğal ne olabilir! Ne mutlu ki, birçok devrimci yapı tarafından bu yaklaşım mahkum edildi ve Türk bayrağının değil, mücadelenin ve emeğin Türkiye halklarını birleştireceğinin altı çizildi.

Kürt hareketinin uzun yıllardır Türk bayrağı ile bir sıkıntısı yok her ne kadar kendi tabanının olsa da. Yakın yıllarda birçok Kürt parlamenter yeri geldiğinde TV programlarında ve gazete mülakatların ”Türkiye’nin batısında dalgalanan bayrağın koruyucusu” olduklarını ifade ettiler. Hatta kimi Kürt parlamenterler gittikleri otelde bir Türk bayrağının bile asılı olmadığını görünce sinirlenerek kaldıkları otlele Türk bayrağı bile astırdılar.

Kobane eylemleri sırasında bir gencin, dayanamayarak yıllardır Kürt halkının kanını renginde barındıran ve topraklarında dalgalanan bir işgal bayrağı olan Türk bayrağını indirmesi, Bir çok HDP yöneticisi  tarafından provokatörlükle suçlandı. O genç yıllarca hapse mahkum edildi ve ondan bahseden bile yok. Tüm bunların nedeni açık çünkü Kürt hareketi Türkiyelileşmek istiyor. Hatta seçim propagandası sırasında gazetecilerin HDP mitinglerinde neden Türk bayrağı yok sorusuna Demirtaş’ın; ”Mitingimize Türk bayrağı ile katılmak isteyenler gelir, mutluluk duyarız.” demesinin ardından HDP mitinglerinde Türk bayrakları görülmeye başlandı. Gezi ayaklanması sonrası bayrağın özgürleştiğini söyleyen kimi sosyalistlere sert çıkan HDP’nin içerisindeki sosyalist yapılarsa daha iki yıl önce yapmış oldukları eleştirilerini unutup Türk bayraklı HDP mitinglerini övmeye başladılar. Zira onlara göre HDP Türkiyelileşiyordu, bunu ise yıllardır bu topraklarda devrimcileri ve Kürtlerin kanıyla beslenen bir bayrağı dalgalandırarak başarıyordu.

Ancak şu bir gerçek ki, Kürt hareketi Türkiye ile barışmak isteyebilir hatta Türk bayrağını sahiplenerek onu dalgalandırabilir. HDP Diyarbakır’da oylarını %80’lere çıkarmasının nedenini mitinglerinde Türk bayrakları sallandırmasında da görebilir. Bu Kürt  halkının ve onun siyasi iradesinin tercihidir. Gel gelelim Komünistler, Gezi’de gençler Türk bayrağı sallıyor diye ya da HDP Türkiyelileşmek adına mitinglerinde Türk bayrakları sallandırıyor diye Türk bayrağı ile barışamaz, onu meşru gösteremez. Komünistler üstünde devrimcilerin ve Kürt halkının kanı olan Türk bayrağını reddetmeye devam edecektir. Türkiye halklarını, işçileri ve emekçileri Türk bayrağı değil, mücadele ve emek birleştirir.