Komünist Teori Komünist Pratik

Kapitalizmin dünya krizi yeni bir devrimci altüst oluşun koşullarını olgunlaştırırken, reel sosyalizmin çözülüşü ile gelen tarihsel yenilgi ve bu yenilginin dağıtıcı etkisi, devrimci ve sosyalist hareketler üzerindeki etkisini hâlâ sürdürüyor. Yenilmiş olan işçi devletinin yenilgisinin toplumsal etkilerini üzerinden atamayan Marksist sol bu yenilginin nedenlerini, kendi tarihselliği içinde değerlendirmek yerine, ya kişiler üzerinden açıklamaya çalışıyor ya da bu nedenleri Marksizm’in sınıf mücadelesi, devrim ve parti teorilerinde arıyor. Sonu gelmez bu çaba onları örgütlü mücadeleden kopuk, yığınlardan uzak birer entelektüel geveze, pratikten bağımsız, teori üretme peşinden koşan “aydın” konumuna taşıyor. Ya da mükemmeliyetçi bir örgüt, parti ve grup anlayışına kendilerini hapsediyorlar, mükemmel olmayı eylemsizliğin gerekçesine dönüştürüyorlar.

Marksizm-Leninizm’de sığınacak bir gedik aramak için, Mark, Engels ve Lenin’in eserleri didik  didik ediliyor.  Pratik için teorinin önemi kadar, teori için de pratiğin önemli olduğu unutuluyor.  Teorinin yetersizliği savı pratikten kopuk, okuma odalarında, teori yaratma çabalarına dönüşüyor.  Geçmişin hastalıklı ve sorunlu örgüt biçimleri, Leninist parti ve devrim teorisini bu teorinin inkârı için bir argüman olarak kullanıyor.1917 Devriminin önderi Lenin’in  Marksizm’e en büyük katkısının parti teorisi,  merkezi disiplinli bir savaş örgütünün yaratılması olduğu atlanıyor,  atlanmak isteniyor.

Bugün  okuma odalarında teori üretmekle meşgul olanların göremediği, Lenin’in  “Güçsüz, tükenmiş ve geri bir ülkenin, dünyanın en güçlü ülkelerini nasıl yenebildiğini, bu tarihsel mucizenin altında yatan nedeni biraz düşünürsek bunun merkeziyetçilik, disiplin ve ölçülemez özveri olduğunu buluruz.”  sözlerinin  gerçek  içeriğini anlayamamalarıdır  (Lenin Toplu Yapıtlar, İngilizce basım, s,447,1-aktarım işçinin sesi yayınları -Örgüt ve Örgütçü ).  Örgüt gerekliliği yaşamın her alanında karşımızdadır. Burjuvazi, işçi sınıfının karşısında, devlet ve tüm kurumları ile gittikçe merkezileşen ve yetkinleşen bir örgütler toplamı olarak yer alır. İşçi sınıfının bu muazzam mekanizma karşısındaki tek gücü toplumsal varlığıdır. Ancak bu toplumsal var oluş, bilinç ve örgüte dönüşmedikçe “terazinin kefesinde bir ağırlık oluşturamaz.”  Komünist hareketin hem ideolojik hem de örgütsel dağınıklık içinde bulunduğu bugün sınıf mücadelesinin önündeki ivedi görev, Lenin’in deyişiyle bir savaş örgütünün inşasıdır. Bu görev, koşulların zorluğuna bakmaksızın bugünden işe koyulmayı, böyle bir örgütlenmenin nüve taşlarını “tırnakla kazıyıp” oluşturma bilinç ve kararlılığını gerektiriyor. Tüm yoldaşlarımızın, ‘bu dünyayı eleştirmek yetmez; değiştirmek gerekir’ şiarını kendi belleklerinde içselleştirmesi ve bunun gereğini yerine getirmek üzere işe koyulması gerekir; bizi sınıfsız bir geleceğe  taşıyacak olan budur. Onun için Komünistlerin vazgeçemeyeceği temel belgilerden bir tanesi örgütlü faaliyetin kendisidir.  Bize düşen görev, bu faaliyeti yürütmeye hazır, devrimci komünist kadrolar olarak  kendimizi yetiştirmektir.

Lenin’in dün söyledikleri hâlâ  güncelliğini korumaktadır.  “Gerçek şudur ki, toplum davaya uygun birçok insan yetiştirmektedir ama biz bunların hepsini kullanamıyoruz. Hareketimizin bu aşamada içinde bulunduğu kritik geçiş aşaması şöylece formüle edilebilir: Hiç adam yok ama gene yığınla adam var. Yığınla adam var  çünkü  işçi sınıfı, gittikçe çeşitlenen toplumsal katmanlar , her yıl kendi safları arasından, protestoda bulunmayı isteyen, dayanılmazlığı herkes tarafından anlaşılmamış olsa bile, her gün büyüyen bir yığının gittikçe daha derinden duyduğu mutlakıyete karşı mücadeleye güçleri yettiği kadar katkıda bulunmaya hazır, gittikçe artan sayıda hoşnutsuz kimse üretmektedir. Aynı zamanda adam yok  çünkü önderlerimiz yok. Hem geniş ölçüde hem de birbiriyle eşit ve uyumlu bir biçimde en önemsizler dahil, bütün güçlerin kullanılması olanağını sağlayan bir çalışmayı gerçekleştirecek yetenekte siyasal önderler, yetenekli  örgütçüler  yok.” (Lenin Ne Yapmalı Eriş yay. s.125).  Evet, bugün de önümüzde duran görev Siyasal önderliği yaratabilecek Örgütçüler olabilmektir. Siyasal önderliği yaratabilecek ENTERNASYONALİST KOMÜNİST PARTİ’yi yaratabilmektir. Kendimizi profesyonel birer devrimci noktasına taşıyabilmek, yatıp kalkıp önümüze  koyduğumuz  ivedi  görevin  sorumluluğunu  bilincimize  yerleştirebilmek, devrimci hareketin üzerindeki ölü toprağını atıp en geniş yığınlarla bağı oluşturabilmek  ve bu bağı oluşturacak araçları yaratabilmek, yayınımızı kolektif bir örgütleyici konuma yükseltip en geniş yığınlara ulaştırabilmek. Tüm  bunları  ancak  siyasal  gündemi  doğru takip eden, doğru yorumlayan ve sürece doğru eylemliliklerle cevap verecek bir örgüt ve eylem  tarzı oluşturabilen devrimci bir kadro yerine getirebilir.

Yığınlardan kopuk bir devrimci mücadele olamaz, başarıya ulaşılamaz. Yığınların içinde taze dinamik güçleri kazanmakla ENTERNASYONALİST KOMÜNİST PARTİSİ’ni  yaratabiliriz.  Doğru teoriyi, doğru pratiğe ancak komünist öncü parti dönüştürebilir.  O zaman yapmamız gereken şey, özveri ve cesaretle öne atılmak, daha büyük bir enerjiyle işe “dört elle” sarılmak, kendimizi bu ruhla yeniden örgütlemektir. Hayat bizi komünizme çağırıyor, bu çağrıya cevap vermek doğru özneyi yaratmakla mümkündür, bu mümkünü yaratmak zorundayız. Biliyoruz, mevcut durumumuz ve olanaklarımızla kıyaslandığında giriştiğimiz işin ağırlığı büyük. Bu ağırlık ancak enerjimizi birkaç kata çıkarmakla karşılanabilir. Yapmamız gereken şey, doğru halkayı yakalayabilmek,  bu halka üzerinden bir sonraki halkaya sıçramak, inatla bu yolda ilerlemektir. “İNANÇ, ÖZVERİ, EMEK, SARSILMAZ PARTİ DEMEK” şiarıyla önümüze koyduğumuz ENTERNASYONALİST KOMÜNİST PARTİ hedefini yaşama geçirebiliriz. Hayat bizden bunu bekliyor ve biz Türkiyeli komünistler bu deneyim ve birikime sahibiz. Yeter ki bunu yapacak irade ve enerjiyi gösterebilelim, yenildiğimiz yere bir kez daha girme, aynı bilinç ve sabırla yürüme  kararlılığını gösterebilelim. Haydi yoldaşlar, “BİLİNÇLE, ÖRGÜTLE, EYLEMLE KOMÜNİZME” belgimizi yaşama geçirmenin zamanı!